Kurban Bayramı, İktisadi Bir Bayramdır

Kurban, Allah’a yakınlaşmak, yaklaşmak demektir. 
Peki öyleyse kestiğimiz kurbanlarla gerçekten de Allah’a yaklaşabiliyor muyuz? Yoksa uzaklaşıyor muyuz?

Bir Kurban Bayramı süreci içerisindeyiz.
Kurban keserek Allah’a yakınlaşacağız, yakınlaşmaya çalışacağız. Kurban Bayramı’nı, “dini bayram” olarak tanımlıyoruz. Aslında yaptığımız, bir ekonomik faaliyettir. Bir ekonomik faaliyet yapacağız ve bu ekonomik faaliyetin neticesinde Allah’a yakınlaşacağız. Aslında buna bir bakıma “iktisadi bayram” olarak da tanımlayabiliriz.

Şimdi neden böyle söylediğini biraz daha olaya farklı bir yönden bakarak anlatmaya çalışayım. 

Bugün kurban dediğimiz zaman, kurban kesiminden bahsediyoruz ve bu kesim süreci yaklaşık dört ya da beş gün sürer. Bu faaliyetin zamanını tespit etmek için ay takvimi kullanıyoruz. Arife gününde kalktığımızda ve bu kurban kesim günleri kamera aylara göre hesaplanır. Bu demektir yıl içerisinde her mevsimde Kurban Bayramı zamanı denk gelecektir demektir. Çünkü kameri takvim ile güneş takvimi arasında on bir gün fark vardır. 

Bu da şu demektir. Her 33 yılda bir, bulunduğumuz takvim yılı (bir güneş yılı) tamamlanmış olacaktır. Kurban Bayramı 11 gün yakınlaşa yakınlaşa gelir. Bu önümüzdeki (yarın) Kurban Bayramı, öncekinden10 gün daha erken gelecektir. Bu da bütün mevsimlerde kurban kesilecek demektir. 

Peki, ülkemizde ne kadar kurban kesiliyor acaba?
Bunun ekonomik hacmi nedir? 

Bunun için değişik rakamlar var. Türkiye Deri Sanayicileri Derneği yetkililerine göre, ülkemizde yaklaşık 900 bin büyükbaş ve 2,5 milyon küçükbaş kurban ediliyor. Bu, 1 milyon büyükbaş 7 milyon hisse demektir. Buna 2,5 küçükbaş hayvan da ekledik mi 9,5-10 milyon kurban demektir. Bir hisse için ortalama 9.000 TL dersek, 90 milyar lira yani 3,5 – 4 milyar dolarlık bir hacim söz konusu. Bu müthiş bir rakamdır. Şimdi sırf bunu algılamak için bir örnek verelim.

Ülkemizde tavukçuluk yapılıyor değil mi?
Ne kadar tavuk eti üretiliyor yıllık? 

TÜİK’in 2023 Nisan verilerine göre, yıllık tavuk eti üretimimiz 748 bin 488 ton tavuk eti üretiliyor. Tavuk eti kilo fiyatını ortalama 40 TL’den hesap edersek, yıllık üretim değeri kabaca 31,5 milyar lira yani 1,3 milyar dolar! Kurban ise 3,5-4 milyar dolar. Yani kurbanda, tavuk eti üretiminin neredeyse 3 katı daha büyük bir hacimden söz ediyoruz. E tabii ki buna farklı bir gözle bakmamız, farklı bir şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Bakın kurban sadece et olayı değil ama öyle bir noktaya geldik ki sadece iş et olayına indirgendi. Halbuki kurbanlık dediğimiz zaman bunu israf etmememiz gerekiyor. Nasıl “kurban kes” Allah’ın emriyse, “israf etme” de Allah’ın emri. 

İsraf etmeyeceğiz. 

Kurban Bayramı’nda ham derileri işleyen deri işletmeleri, bunları ayakkabı, çanta ve konfeksiyon üretimi yapan yerli üreticilere satıyorlar. Tabi kurbanda kesilen on yüz binlerce hayvan derilerinin önemli bir kısmı yanlış yüzmeden dolayı kullanım dışı oluyor, israf ediliyor. Onun yerine sektör büyük miktarlarda ham deri ithal ediyor. Elimizin altındaki bu kaynak ise israf olup gidiyor. Allah’a yakınlaşmak için kestiğimiz kurbanda, Allah’ın haram kıldığı “israf”ı yapıyoruz. 

Yakınlığı nasıl tesis edeceğiz?

İşte bunun çalışılması, düzenlenmesi gerekiyor. Şimdi mesela kurban sadece et olayı değil, deri olayı da değil. Kurbanın bağırsaklarından tutun da boynuzlarına kadar gıda sektöründen, tekstil sektöründen, ilaç sektörüne kadar birçok organ, bu sektörde kullanılıyor. Ama bunları biz gömüyoruz, atıyoruz. Bunlar da israf. Bunları gömüp attığımız zaman işlemediğimiz zaman bu sektörler ithalata yöneliyorlar. İşte size cari açık.

Sadece bu kadar mı?
Elbette hayır. Kurban Bayramı her yıl geliyor. Bunu tarım bakanlığı da biliyordur eminim. Ama nedense her yıl canlı hayvan ithal ediyoruz. Güya fiyatları düşürmek için ithal ediyoruz ama bütüncül bir entegre hesap yaparsanız birçok sektöre ne kadar zarar verdiğimizi açıkça görürsünüz. 

Bu kadar mı?
Hayır… Bu hayvanlar Kurban Bayramı’na kadar yem yiyip gelişecek ve kesilebilecek hale gelecekler. Ama sürekli yem yerlerse maliyetler çok yüksek oluyor. O zaman meralara doğal yaylım yerlerine ihtiyaç var. Bu durumda meraları müteahhitlerden korumak milli bir mesela haline bile gelebilir. 

Bu kadar mı?
Hayır… Kurban’ın sosyal adalete yönelik katkıları da var. Bu ibadetin yoksulları gözetip kollama yönünü göz ardı edemeyiz. Yoksulları et gibi zengin ama pahalı bir besin kaynağından yararlandırıyoruz. Gerçekten gerek Türkiye’de gerekse diğer Müslüman ülkelerde sadece Kurban Bayramı’nda et yeme imkânına kavuşan milyonlar var. Dahası, birçok hayır kurumu yıllık et ihtiyacının tamamını, bayram dolayısıyla bağışlanan kurbanlarla karşılamaktadır. Kavurma yaparak kurban etinin uzun süreli korunması da sağlanmış oluyor. Bizde yaygın olmasa da Kurutulmuş et ayrı bir sektör!

Bu kadar mı?
Hayır... İç turizmi ve sosyalleşmeyi de unutmamak gerekiyor. Bu faaliyet bir bayram olarak nitelendirilmiştir. Bayramda gezilir, görülür, insanlar hediyeleşirler. Küsler barışır. Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öpülür ve birçok yeni başlangıçlar yapılır. Kurban Bayramı’nın bu yönü de apayrı bir ekonomik faaliyetler alanı oluşturur.

Bu kadar mı?
Hayır.. Bütün dünyada kurban kesilir. Bizden bile insanlar yurt dışında kurban kestirirler. Hac zamanı Suudi Arabistan’da kurban kesilir. İşlenir ve ihtiyaç sahiplerine dağıtılır. Kavurma ve kurutulmuş olarak.

Bunu niye Türkiye’mizde yapmayasınız?

Bütün dünya çapında bir organizasyonu yapabilirsiniz. Bu hem stratrejik hem de barışçıl bir proje olur. Yumuşak güç (soft power) oluşturursunuz!

Biliyorsunuz,  iktisatta en önemli faktör taleptir. 

Talep varsa tedarik zinciri oluşur. Kurban sadece bir kesim işi değil. Doğumundan tüketimine kadar büyük bir tedarik zinciridir. Oluşan tedarik zincirini yönetmek en önemli iktisadi faaliyettir. Kurban Bayramı’nda ise talebi oluşturan Allah’tır. Yani talep, ilahi bir emirle oluşmuştur; Rabbin için kurban kes! (Kevser Suresi).

Bu talep her yıl için oluşturulmuştur. O halde bundan sonra yapılacak iş, bu talebe uygun bir tedarik zinciri oluşturup yönetmektir. İsraf etmeden ve en kârlı olacak bir şekilde yönetmektir. Bu da aslında emrin bir parçasıdır. Zaman zaman tarım sektörünün, nasıl olacak da lokomotif sektör olacağını sorgularız. İşte size bu sorgulamanın somut bir parçası. Kurban bayramı faaliyetlerinin tümünü bir tedarik zinciri mantığı ile yönetin. 

Yıllık yaşam döngüsü olan ve kesin talepli bir ekonomik faaliyetler zinciri. 

Bunun en geniş anlamda bir tedarik zinciri mantığı ile devlet tarafından yönetilmesi gerekiyor. Hem iyi yönetebilirseniz fırsatçılara yol vermemiş olursunuz. Herkes memnun olur. Bereket olur. Tabi Allah da memnun olur. Bu talebi iyi yönetirseniz işte o zaman Allah’a yakınlaşmış olursunuz. Mevcut haliyle bırakırsanız, vahşi kapitalizmin garnitürü olursunuz. İsraflar olur. Allah’a bu haliyle yakınlaşamazsınız. Ayrıca; Ülkemizde nedense, kurban faaliyetleri söz konusu olunca en başta Diyanet’in söz söylemesi beklenir. Hâlbuki kurban faaliyetleri söz konusu olunca sözün sahibi Tarım Bakanlığı’dır. Çünkü faaliyetler iktisadi faaliyetlerdir. 

Peki, sorun nerede?
Yani neden yapmıyoruz veya yapamıyoruz?

Aslında sorun yok… Bu sektörü bilenlerle, sistem kurgulama kabiliyetine sahip olanlar bir araya gelerek bir ekip oluşturacaklar. Vizyoner bir liderin yöneticiliğinde çalışarak yeni bir kurgu yapacaklar. Bu şekilde çalışmalara başlayacaklar. Bunu devletin bir organı olarak da yapabilirsinizkl, desteklediği bir organ olarak da yapabilirsiniz.


Kısacası; Çözümün üç aktörü var: Hayvancılığı bilenler, sistem tasarımı yapacak ekip ve vizyoner bir liderlik. 

Ülkemizde; Vizyoner bir liderlik mi yok? 
Sistem tasarlayacak bir ekip mi yok? 
Hayvancılık sektörünü ayrıntılarıyla bilenler mi yok? 

Hepsi var. 

Peki, kurguya başlamak için ne bekliyoruz?

İlk hareketi. 

Kimden gelmeli? 

Elbette ki tarım ve hayvancılıktan sorumlu bakandan gelmelidir. Bütün çalışmayı o yaptırtacak. O oldurtacak. İşe gönlünü kaptıracak. Savaşını verecek. Sonunda yerel ve küresel dev bir organizasyon çıkacak. Bırakın para kaptırmayı, para kazanan bir faaliyetler zinciri oluşturulmuş olunacak.


Olabilir mi?

Neden olmasın?

Olmaması için hiç bir sebep yok! Yeter ki isteyin, hayal edin yani kurgulayın ve uygulamalara başlayın. Başlamak işin yarısıdır. Yarısı biten işin tamamı gelir. Bu vesile ile tüm okuyucularımızın Kurban Bayramı’nı tebrik ederim.

En samimi dileklerimle…

***

METE GÜNDOĞAN