Son zamanlarda ülkemiz gündemini çok işgal eden ücretlerin maaş artışları ve akabinde gelen vergilere yapılan yüksek zamlardır.
Daha önceki makalelerimi okuyanlar için bunların sürpriz olmaması gerekiyor. Çünkü bu Sayın Bakan Mehmet Şimşek tarzı bu şekildedir. Bu ülkemizde süren yaklaşık 20 yıllık ekonomik döngülerin (buna bir “servet transferi”, “varlık transfer döngüsü” de diyebiliriz) yabancı rantiyeciye gidecek şekilde tasarlanmış; yapılandırılmış şeklini uyguluyor Sayın Bakan Şimşek.
Sayın Bakan’ın açıklamalarına dikkat etmek lazım. Sosyal medyada bunları açık bir şekilde şunu söylüyor.
“Mali disiplini yerine getireceğiz, oturtturacağız…”
Peki, bu ne demektir?
Kamu borçlanmasını, cari açığı, bütçe açığını… Master kriterlerine uygun olarak tasarlayacağız demektir. Aynı şekilde faiz ve enflasyonu da yine Master kristallerine uygun olarak dengeleyeceğiz demektir.
“Parasal sıkılaştırma ve yapısal reformlar yapacağız” diyor.
Bu; “Oluşturulmuş olan Ortodoks ekonomi kurumsal yapısını, küresel olarak çalışan Ortodoks finans kurumsal yapısıyla denkleştireceğiz” demektir. Bunlar açıkça söyleniyor. Peki, günümüzü iyi anlamak için geçmişte Bakan Berat Albayrak’ın yaptığına da burada mutlaka kısa bir atıf yapmak gerekiyor.
Sayın Bakan Albayrak, Bakan Şİmşek’in aksine; Pandemi gibi zor bir dönemde, dünyada talebin kırıldığı, talep şoklamasına girildiği zamanda, talebin durdurulmasına, azaltılmasına müsaade etmedi. Israrla parasal genişlemeyi sürdürdü.
Politika doğru idi, peki öyleyse yanlış neredeydi?
Yanlış uygulamadaydı… Parasal genişlemeyle üretilen yüksek miktardaki para, yaşam döngüsü uzun olan mallara gitti. Yani ucuz kredi olarak, ev kredisi, araba kredisi gibi yerlere gitti.
Halbuki o zamanlara ne diyorduk?
İnşaat sektörü, lokomotif sektörü olmaması gerekiyor. Siz parasal genişleme yapıyorsanız eğer ekonomik yaşam döngüsü çok kısa olan malların içinde olduğu sektörleri desteklemeniz gerekiyor…”
O da başta tarım sektörü olmak üzere üretim ve imalat sektörüydü… Bunu defalarca ifade etmiştik. Bakan Albayrak’ın tarzı bu şekildeydi.
Şimdi buradan döndük Sayın Bakan Şimşek’in tarzına…
Bu dönüşü yaptık ama burada bir maliyet ve haksız kazançlar oluştu. Çünkü o politikadan haksız bir şekilde kazananlar şimdi tekrar kazanacaklar. Halbuki, politik değişmeden dolayı geçmişte oluşan haksız kazançların da bir şekilde telafisi haksızlıkların giderilmesi gerekiyor.
Şimdi bu oluşan maliyetleri kim ödeyecek?
Yeni denklem oluşuncaya kadar yeni maliyet de çıkacağı tekrar soralım..
Tüm maliyetleri kim ödeyecek?
Esas ana soru budur…
Bugün maaşlarla ilgili artış (tabii ki hükümetten müjde olarak verir) müjde olarak verildi. Ama bu artışlar yinede sınırlı kaldı. Çünkü, hükümet parasal sıkılaştırma uygulayacak. Parasal sıkılaştırma uygularken yüksek maaş artışları yapamaz. Zaten maaş artışları beklenildiği gibi olmadığı gibi artışlarındaki adalet ve denge de beklenildiği gibi olmadı.
Başka ne yapabilirsiniz?
Vergi kalemlerini artırırsınız ve vergilere de zam yapabilirsiniz.
İşte parasal sıkılaştırmanın uygulaması tam da budur. Zaten Sayın Bakan bunları açıkça söylüyor. Ama insanımız başına geldiği zaman ne olduğunu; “Ya demek ki bu, bu manaya geliyormuş” diyerek anlıyor tam olarak.
Başka problemlerde gelecek…
Vergileri artırmak suretiyle parasal sıkılaştırma yaparak piyasadan parayı çekerken başka birçok problemle karşı karşıya kalınacaktır.
Nedir bunlar?
Öncelikle gelir dağılımındaki eşitsizlik daha da artacak. Gelir dağılımı adaleti çok çok azalacak. Belki de hiç kalmayacak.
Başka neyle karşılaşacağız?
İnsanların satın alma güçleri azalacak.
Bu ne demektir?
Tüketim ve satın alma azalacak. Bunların azalması demek talep azalması demektir. İnsanların gelirleri azaldığı için tasarrufları da azalacak. Tasarruflar azaldığı için bu sefer borç bulmaya yönelme zorunluluğu ortaya çıkacak.
Peki, borcu nereden bulacaksınız?
Borcu içeriden de dışarıdan da bulabilirsiniz. Sayın Şimşek tarzı ise, borcun dışarıdan bulunması üzerineydi. Bu aynı zamanda para azaldığı zaman piyasadaki borcu da dışarıdan alacaksanız. Bu da kur fiyatları artmaya devam edecek demektir. Ayrıca enflasyon artacak. Enflasyonun artması için patronların karar vermesi yeterlidir. Bir patron yarın mallarına yeni vergi zamlarından dolayı gelen artışları (enflasyondan gelen artışları) fiyatlara yansıtabilir. Ama ücretlerin artırılabilmesi için ise belli bir zaman geçmesi gerekiyor. Komisyonların toplanması gerekiyor. Birçok kararların bazı kriterlere, bazı verilere dayalı olarak verilmesi gerekiyor. Bunların hepsi zaman demek. Ama zaman geçerken de insanların işte alım güçleri daha da azalacak.
Vergilerin arttırılması, vergi kaçakçılığına da teşvik edecektir.
İnsanlar vergi ödememeye çalışacak…Devlet olarak bir taraftan maliye bürokrasisini, maliye memurlarını insanların peşlerinden takacaksınız; girişimcileri, işletme sahipleri, iş yapanları yakalayacaksınız ve bunlar haber olacaklar. Namuslu insanlar hayatta kalabilmek, işletmelerini devam ettirebilmek için bazı vergilerden sakınmaya çalıştıkları zaman bunları suçluymuş gibi gösterdiğinizde ise bu sefer özel sektörün yatırım iştahlarını köreltmiş olacaksınız. Bu da, ekonominin temeline aykırı olmuş olacak. Dolayısıyla yerli üretimi demoralize etmiş olacaksınız. Teşvik etmekten ziyade engellemiş olacaksınız. Bu arada istihdamdan kaçınacak insanlar. Çünkü Türkiye’de daha çok istihdam, daha çok vergi demektir. Vergiden kaçınmak için kayıt dışı ekonomiye, kayıt dışı istihdama yönlenecek.
Ülkemiz gibi sığınmacı sayısının yüksek olduğu ülkelerde kayıt dışı demek sığınmacıların ya da mültecilerin daha çok istihdam edilmesi demektir. Bu sefer toplum içerisindeki kırılmaları teşvik etmiş olacaksınız. Bütün bu olumsuzluklar parasal sıkılaştırmanın vergi üzerinden sonuçlar. Sayın Bakan Şimşek ise bunun devam edeceğini söylüyor. Bu paranın maliyetini artıracak, faizleri de arttıracak demektir. Faizlerin arttırılması enflasyonu tetikleyecek, enflasyon artacak demektir. Kurlar bir tarafından artacak.
Peki, nereye kadar artacak bu iş?
Bu belli bir seviyeye kadar çıkacak. Belli bir seviyede denklemi kurmaya çalışacağız. Bakan Şimşek tarzı; daha doğrusu parasal sıkılaştırma bunları teşvik ediyor. Ve bunlar belli bir yüksek seviyede denkleme, dengeye ulaşacak. Ondan sonra kademe kademe indirecek. Planı bu. Parasal sıkılaştırmanın manası bu. Yapısal reformlar yapmanın manası bu.
Niçin yapıyor bunları?
Master kriterlerine uymak için.
Niçin uyuyacak Master kriterleri?
Dışarıdan borçlanabilmek için… Çünkü ağır dış borçlu olan bir ülkesiniz; dışarıdan dış borçlarınızın ödenmesi için para girişi lazım; ağırlıklı olarak artırabildiğiniz kadar ihracatınızda artıracaksınız, turizmdeki gelirlerinizi arttırabildiğiniz kadar artıracaksınız, ama yine yetmeyecek. Bu sefer ne yapacaksınız; dışarıdan borç alacaksınız. O borç alabilmeniz için Master kriterlerine uygun olduğunuzu da ispat edeceksiniz. Bütün bunların sebebi budur. Bu, bizim açımızdan baktığımızda bir varlık servet transfer döngüsünün son ayağını oluşturur. Bu iş buraya doğru gider.
Bunun sonucunda “işler çok iyi olacak”, “çok daha güzel olacak” diyebilir miyiz?
Hayır, tam olarak diyemeyiz. Neticede diyemememizin sebebi, bu ekonomi politik zikzaklardan oluşan maliyeti orta direk ve fakir fukara, garip guraba ödeyecek demektir. Bunların kendilerinin toplanması toparlayabilmesi, neredeyse 10 yılı alacak bir süreci başlatacaktır. Şu an itibarıyla gözlemlediğimiz, Sayın Bakan’ın yazdığı, söylediği ve bizim de onun tarzını analiz ettiğimiz şekilde seyrediyor.
Bu iyi bir şey midir?
Bize göre iyi bir şey değildir elbette… Ama olanın izah edilmesi açısından sayın bakanın yaptıkları sonuç itibarıyla maliyetlerin millet tarafından millete ödettirilmesidir. Ekonomide yapılan yanlışların faturasını, vergilerin artırılması sebebiyle orta direk ve aşağısı, emekli kısaca bütün millet hep beraber bedelini ödeyeceğiz.
Peki öyleyse bu bedeli nasıl ödeyeceğiz?
Bu bedelin nasıl ödeneceğinin yapısal reformların oluşturulduğunda görebileceğiz. Son sıralarda alınan kararlara yaşananlar ise bundan sonra da yaşanacakların habercisidir.
Son sıralarda yaşananların kısaca özeti budur…
***
Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN