Yeni Ekonomik Dönemde Makro Sosyal Denge Nasıl Yapılandırılacak?

Yeni Ekonomik Dönemde Makro Sosyal Denge Nasıl Yapılandırılacak? - İktisat Hareketi..

Ülkemizde yeni bir ekonomi politik dönem başladı.

Bu dönemde yeni maliye politikaları ve para politikaları uygulanacak. 

Genel olarak ifade edersek; Maliye politikaları, Türkiye’de ne kadar milli gelir üretileceğine ilişkin fikirler verir, ağırlık merkezini bu mantık oluşturur. Para politikaları da elde edilen gelirin nasıl bölüşüleceğine ilişkin yol haritasını ortaya çıkarır. Bu da gelir bölüşümüyle ilgilidir. Maliye politikaları gelirin üretimiyle ilgili, para politikaları da gelirinin bölüşümüyle ilgilidir. 

Genel olarak makro görünümümüze baktığımızda, Türkiye Cumhuriyeti olarak nüfusumuz en son TÜİK verilere göre 85,2 milyon. Bu 85,2 milyon nüfusunun 65,2 milyonunu çalışabilir nüfus. Bu aslında toplumda ne kadar büyük bir potansiyel ve dinamizm olduğunu gösteriyor. 

Çalışan nüfus ise 31 milyon. Bu da nüfusun yüzde 36’sına tekabül eder ki bu çok az bir rakamdır. Her bir çalışan artı iki kişiye de bakıyor manasına gelir. Bu büyük bir yüktür. Bunun yüzde 60’lar civarına hatta üzerine çıkması gerekiyor. İki her iki çalışan bir kişiyi de ekstradan bakabiliyor olması gayet makul bir seviye olurdu. 

İşsiz sayımız 3,6 milyon. Bu 3,6 milyonun içerisinde iş bulmaktan ümidini kesip de resmi kanallara kayıtlı olmayanlar yok. Onları kattığımızda işsiz sayısı çok daha yüksek olacaktır. 

Gayrisafi Yurtiçi Hasıla‘mız 970 milyar dolar. Bunu nüfusa ölçeklendirdiğimizde kişi başına düşen milli gelir ülkemizde 11 bin 384 dolar olmuş oluyor. Toplam olarak da 459 milyar dolarlık döviz borcumuz var. Böyle bir yükümlülüğe sahibiz.

Genel makro ekonomik görünümümüz bu.  

Şimdi bu görünüm üzerinden uygulanan politikalarla servet transferi ya da varlık transferi olacaksa bu burada yaşayan vatandaşlar üzerinden olacak demektir. 

Peki bu vatandaşların durumu ne? 
Gelir dağılımı ne durumda? 

Ülkede ekonomik durumu en zayıf olan, en alttaki yüzde 20’lik kesim baktığımızda ve daha sonra yüzde 20, yüzde 20, yüzde 20, yüzde 20 olarak, yüzde 100’e kadar çıktığımızda, makroekonomik görünümümüz gelir bölüşümünde nedir? 

Bunları hızlıca birlikte bakalım. Buna bakarken hem milli gelirden aldıkları payı hem de onun ne manaya geldiğini de ifade etmek istiyorum. 

En alttaki ilk yüzde 20’lik dilim milli gelirin yüzde 5’ini alıyor. Bu da yaklaşık 48,5 milyar dolar demektir. Bu en alttaki yüzde 20’lik dilimdeki insanların kişi başına düşen milli geliri 2 bin 846 dolar. Buna göre, bu gelirdeki insanlar, ülkemizde, Angola, Moritanya, Papua Yeni Gine, Honduras’ta yaşayan ortalama insanlar seviyesinde yaşayabiliyor.

Bir üst dilimi ikinci yüzde 20’lik dilim deki insanlar milli gelirin yüzde 9,5’unu alıyor ve bunların kişi başına düşen milli geliri 5 bin 368 dolar. Onlar da yaklaşık olarak Libya, Irak, Ukrayna ortalama seviyesinde yaşayan insanlar gibi hayatlarını sürdürüyorlar.

Üçüncü yüzde 20’lik dilim, milli gelirin yüzde 14,1’ini alıyor. Bunların tek başına düşen milli geliri 7 bin 998 dolar. Bu kesim de bu gelirle ortalama olarak Belarus, Türkmenistan, Güney Afrika, Brezilya’da yaşayan insanlar seviyesinde bir yaşam sürdürüyorlar.

Dördüncü yüzde 20’lik dilimde yaşayan insanların milli gelirden aldığı pay yüzde 20,8; fert başına düşen milli geliri ise 11 bin 840 dolar. Bunlar da Meksika, Malezya, Rusya, Çin, Arjantin ortalama seviyesindeki insanlar gibi yaşıyorlar.

En iyi beşinci yüzde 20’lik dilimde yaşayan insanların da milli gelirden aldıkları pay yüzde 50,7; milli gelirin yarısından biraz fazlasını bu beşinci yüzde 20’lik dilimde yaşayan insanlar alıyor. Ve bunların fert başına düşen milli gelirleri 28 bin 867 dolar. Bunlar da Avrupa’da Portekiz, İspanya gibi ülkelerdeki ortalama milli gelir seviyesinde yaşayan insanlar gibi hayatlarını idame ettirmeye çalışıyorlar.  

Şimdi yüzde 20’lik dilimlerde bir adaletsizlik var. 
Çünkü bir yüzde 20’lik dilim milli gelirin yüzde 50’den fazlasını alıyor. 

Peki biraz daha alt kırımlara baktığımızda ne tür bir fotoğrafla karşılaşacağız? 

Bu yüzde 20’lik dilimlerde değil de daha küçültürsek yüzde 5’lik dilimlere ayırırsak -TÜİK bunları ayırmış- fotoğraf nasıl değişiyor? Bakın ilk yüzde 5’lik dilimdeki insanlar milli gelirin yüzde 0,9’unu alıyor. 


Peki bunların fiyat başına düşen milli geliri ne kadar?

Kişi başı milli gelirleri ise 2 bin 27 dolar. Ortalama olarak Kenya, Hindistan seviyesinde yaşayan insanlar gibi yaşamlarını sürdürüyorlar.

Peki, en üstteki yüzde 5’lik dilimdeki durum nedir?

Onlar da milli gelirin yüzde 23,3’ünü alıyorlar. Fert başına düşen milli geliri ise 53 bin 53 dolar. O kesim bugün Almanya, Fransa, İngiltere’de yaşayan kişilerin ortalamalarından daha üst seviyede milli gelire sahipler. Finlandiya ve Kanada’da ortalama yaşayan insanlar kadar milli geliri elde etmiş oluyorlar ve bu ülkede çok daha müreffeh bir şekilde refah içerisinde yaşıyorlar. Şimdi bu dilimin de baktığımızda genel olarak demek ki fert başına milli gelir 11 bin 384 dolar diyoruz, ülkemizde ortalama; nüfusun 60 milyonu bu rakamın altında yaşıyor, 25 milyonu da bu rakamın üzerinde bir gelirle yaşıyor.

25 milyonun kırımına da baktığımızda 17 milyonu yaklaşık bu rakam civarında bir gelir elde ederek yaşıyor; 4 milyonu bu fert başına milli gelirin iki katı gelirle yaşıyor. En iyi 4 milyonu da bu fert başına düşen milli gelirin 5 katı gelirle yaşıyor. Siz şehirlerde Hintli gibi yaşayanlarla Kanadalı gibi yaşayanları, Almanya’dan daha iyi yaşayanları aynı ortamda tutabiliyorsunuz. 

Şu andaki sosyal yapı bunları bir ve beraber tutabiliyor. Önümüzde böyle bir makro sosyal denge var. Şimdi bu yeni ekonomi politikalar, bu sosyal dengenin bozulmasına yol açılırsa, bu sosyal huzursuzluklarının nerelere kadar evrilebileceğini kimse hesap edemez. Buna yabancı unsurlar da değişik denklemler de değişik fitne fesatlar da girdiğinde ülkedeki sosyopolitik ekonomik dengesizlik çok daha büyük sıkıntılara yol açar.

Bunları böyle bir ekonomi politik dönemin başında hatırlatarak dikkatinizi, gelir dağılımına çekmiş oluyorum.