Türkçe sözlükte “sarmal”ın anlamı şu şekilde ifade ediliyor; dolana dolana oluşmuş, içinden çıkılmaz bir durum. Biraz daha detayda, vida gibi dolandıkça daha da derinleşen bir hal ifade ediliyor.
Benim sistemin çöküşü ile ilgili yazılarımı okuyan ve şu anda yurt dışında olan eski bir öğrencim, “hocam sen sonucu direkt olarak ifade ettiğin için tam olarak anlaşılamayabilirsin” diyor ve bana örnek veriyor; Şimdilerde Borca Dayalı Para Sistemi’nden kaynaklanan bir “kriz sarmalı”ndan bahsediliyor. ABD’deki durumun “görünenden çok daha ciddi” olduğu söyleniyor.
Galiba bu iş biraz söylem meselesine dönüşmüş. Bana göre bu bir nevi bilimsel kokuşmuşluk. Ardışık analiz sonuçlarında hastanın yaklaşık 6 ay sonra öleceğini göreceksin ama söylemeyeceksin. Onun yerine şöyle diyeceksin; “Amca, analizlerinde bir iyileşme görülüyor. Extrapolasyon yöntemiyle verilerine baktığımızda 50 sene sonra kalbin maşaallah saat gibi çalışacak”.
Şimdi birkaç ABD meşeili ekonomistin analizlerine göz atalım.
“En iyi senaryoda bile ABD’nin, borçlarının Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH)’ya oranını 2085 yılına kadar mevcut seviyede tutabilmesi için önümüzdeki 10 yıl içerisinde yaklaşık 15 trilyon dolara ihtiyacı var”.
Bu da mevcut borç limiti artırımının (tasarruf planlarını çıkarırsak) 10 katı demektir. Mevcut artırımda bile ne kadar politik kriz çıktığını gördük. Bunun 10 katı talepte neler olacağını varın siz düşünün.
Bir başka analist, çok daha uzun vadede gelir ve giderler arasındaki açığın 211 trilyon dolara çıkacağına dikkat çekiyor. Esas düşünülmesi gerekenin bu konu olduğunu söylüyor. Haklıdır tabi ki. Devlet yönetiminde uzun vadeli projeksiyonlar her zaman gidişata yön vermesi açısından çok önemlidir. Ama bu analiz bize “borçların ödenemeyeceğini” gösteriyor.
Kısacası, kimse benim gibi sistem çöktü demiyor. Daha iyimser bir eda ile “hiç merak etmeyin 150 sene sonra her şey yoluna girmiş olacak” diyor. Böyle bir ifade ise daha albenili oluyor. Çünkü insanlar genelde duymak istediklerini duymaya çalışıyorlar. Arada söylenen acı gerçekler pek de kabul görmüyor. Ya da karartılıyor.
Acaba ben de modaya uyup;
“ne çöküşü kardeşim. Felaket tellallığı yapmayın. Bu bir kriz sarmalıdır. Sabredersek 100 sene sonra kurtuluş sinyallerini almaya başlayacağız” mı desem. Hatta 100 rakamı yerine, “1 asır sonra” ya da “gelecek nesiller” diye daha düşük ve yuvarlak ifadeler mi kullansam?
Ama ne yapalım ki bilim netlik ister. Onların kriz sarmalı diye süsleyerek ifade ettikleri Borca Dayalı Para Sistemin (BDPS) çöküşüdür. Hayırlı olsun.
Hayırlı olsun diyorum, çünkü bu
Borca Dayalı Para Sistemi [BDPS] sömürüye dayalı bir sistemdir. Bu zamana kadar zenginler kasalarını bu sistem sayesinde fakirleri soyarak doldurdular. Bizleri köle gibi kullandılar. Bizlerin ürettiği reel katma değerler üzerinden sanal işlemler ile banka hesaplarının sağlarındaki sıfırları artırdılar. Şimdi o sıfırlar sağdan sola geçiyor. Soydukları o paralar çürüyor!!!
Allah onlara ağız tadıyla yeme fırsatı vermeyecek. Ne demişler, alma mazlumun ahını…
Bilesiniz ki ben bu tahlilleri yaparken korkuyor, endişeleniyor ya da üzülüyor değilim. Koca bir sistem çökerken tabi ki kurunun yanında yaş da yanacaktır. Eminim ben de siz de bu çöküşten etkileneceğiz. Ama bu çöküş bize yeni bir fırsat kapısı aralıyor. Sevindiğim taraf işte bu fırsatın doğuşudur.
Bu fırsat bize adil bir para-kredi sistemi oluşturma fırsatı veriyor. Ekonomiyi adil temeller üzerine yeniden yapılandırma fırsatı veriyor. İstediğim şudur; devlet bu fırsatı gerçeğe dönüştürsün. Hükümet bir yandan mevcut yapı içerisinde bir müddet çöküşü geciktirme çabalarını sürdürürken diğer yandan yeni sistemin kurgularını, simülasyonunu ve uygulamalarını da yapmaya başlasın. Bizim için felaket ikincisini geciktirdiğimizde ya da yapmadığımızda olur.
Şu anda böyle bir hazırlık göremiyoruz. Bir hafife alma var. Ekonomiyi idare edenler ise yurtdışından takip ettikleri iyimser ekonomistlerin yorumlarını bize anlatıyorlar. Masal gibi.
Bunları görünce de biz uyarı vazifemizi yapıyoruz. Gecikmenin bedeli çok ağır olur diyoruz. Bu bir geri dönüşü olmayan çöküştür diyoruz…
Tek derdimiz var. Fırsatı görüp büyük çıkışı yakalamak.
…
Selam ve Sevgilerimle
Prof. Dr. Mete Gündoğan
Bir yanıt bırakın