İnsanın yetişmesinde kelimeler ve kavramların önemi çok büyüktür. Aynı kelimeler ile aynı kavramlar ifade edilirse toplumda hem anlaşmalar kolay olur hem de eğitim.
Eğitimi yüksek olan toplumların ilerlemesi çok hızlı olur. Böyle toplumlar barış toplumları olurlar. Cazibe merkezi olurlar. Medeniyetin beşiği olurlar.
Ancak bunun tersi de doğrudur. Eğer bir toplumu çökertmek istiyorsanız kelimeler ve kavramların yerlerini değiştirerek işe başlayabilirsiniz. Aynı kelimelerle konuşan insanlar zamanla birbirlerini anlamakta zorluk çekmeye başlarlar. Eğitim seviyesi düşer. Eğitim seviyesi düşen toplumlarda her türlü kötülük kendisine bir yol bulur.
Günümüzde kelimeler ve kavramların yerlerinden oynatıldığı bir dönemi yaşıyoruz. İnsanlar bazı kelimeleri kullanıyorlar ancak o kelimenin yüklediği anlamdan habersiz hareket ediyorlar. Sanki o anlam ile o kelime farklıymış gibi bir algılama ortaya koyuyorlar. Bu da bahsettiğimiz manada kargaşayı daha da arttırıyor.
Örneğin bir insan kendisini tanımlarken “Müslüman” kelimesini kullanıyorsa bu kelimenin kavranmasında “asla yalan söylemez” algısını da bilmesi gerekir. Bu algıya göre hareket etmeli ya da bu kelimeyi kendisini tanımlamada kullanmamalıdır. Bu konuyu burada bırakıyorum. Çünkü günümüzde başka örnek bulma zorluğu çekmezsiniz.
Pekiyi, böyle durumlarda bizler meseleleri nasıl izah edeceğiz?
Kelimeler ve kavramlar yerlerinden oynamış. Milletin bizi anlaması mümkün değildir. O halde millet bizi anlayacak seviyeye gelinceye kadar kendi köşemize çekilip ses çıkarmayalım. Kendi işimize bakalım diyebilir miyiz?
Elbette hayır.
Böyle bir tespit bize anlatım tarzımızı değiştirmemiz gerektiği hususunda bilgi verir o kadar. Yoksa, anlatımı bırakmamızı gerektirecek bir husus değildir. Toplumun anlayacağı şekilde anlatımımıza devam etmeliyiz.
Şimdi bu temeli attıktan sonra başka bir konuya geçmek istiyorum. O da şudur; bugün uygulanan bazı çözümlerin (siyasetin) ya da söylenen bazı sözlerin isabetli ve doğru olup olmadığını nasıl anlayacağız?
Benim bu konuda geliştirdiğim üç aşamalı pratik bir çözümlemem vardır. Hemen hemen her siyaseti bu doğrultuda çözümlemeye çalışırım. Şimdi onu sizlerle paylaşmak istiyorum.
- Uygulanan siyaset kendi içinde “değerler” ifade ediyor mu? Yani bir “değerler siyaseti” söz konusu mu?
- Bu siyaset bizim günlük yaşamımıza/çalışmalarımıza entegre edilebiliyor mu? Yani rutinimiz içerisinde yer bulabiliyor mu?
- Bu siyaset sürdürülebilir mi?
Bu üç aşamayı da geçen bir siyaset doğru bir sonuç verir. Aksi halde günü kurtarmak için atılmış ve hiçbir işe yaramayan ama israfa sebep olan bir adım olmuş olur. Aslında kelime olarak siyaset bu üç aşamayı da içerisinde barındırır. Ancak günümüz algılaması öyle olmadığı için bize de detaylı olarak ifade etmek düşüyor.
Hemen buradan pratik bir örnek üzerinden giderek çözümlememizi tamamlayalım. Gündeme nasıl geldiğini pek anlayamasam da irdelemeye çalışacağım konu, Türkiyemiz’in bir anda iç politikasına giren “Somali Siyaseti” dir. Şimdi şablonumuza göre adım adım yürüyelim. - Somali’ye yardım kendi içinde bir değer ifade ediyor mu? Bu bir “değerler operasyonu” mudur? Evet. Hatta geç kalınmış bir operasyondur. Orada insanlık ölürken bizim buna kayıtsız kalmamız söz konusu olamazdı. İnsani değerleri yoğun bir operasyondur. Gidip yardım götürmemiz doğru bir iş olmuştur.
- Bu operasyonlar bizim günlük çalışmalarımıza entegre edilebilir mi? Rutinimiz içerisinde midir? Buna maalesef mevcut statüde evet diyemeyeceğim. Ramazan münasebetiyle yardımsever halkımızın yardımlarını yönlendirdik. Ancak bizim rutinimiz içerisinde yeri yoktur. İşte mücadele şimdi tam bu noktada başlıyor. Madem ki bu bizim rutinimiz içerisinde yok o halde bunu rutinimiz içerisine nasıl sokarız? Bunun araştırılması lazımdır. Alışveriş ve eğitim bu rutini sağlar. Belki de Somali’den alabileceklerimiz ve oraya verebileceklerimiz listesini yapmaya başlamalıyız. Bu güzel bir başlangıç olur.
- Bu operasyonlar sürdürülebilir mi? Hayır. Mevcut haliyle insanlar bir çölde toplanmış ve siz onlara gıda yetiştirmeye çalışıyorsunuz. Bu asla sürdürülebilir değildir. Yapılması gereken nedir? “Bunu nasıl sürdürülebilir hale getirebiliriz” sorusunun cevabını bulmaktır. Yani onlara balık tutmasını nasıl öğretiriz? Türkiye orada geniş ve kuvvetli bir TİKA Üssü oluşturabilir. Bu üs vasıtasıyla orada devlet yapısının güçlendirilmesine hizmet edilir. Onlara yol/yordam öğretilir. İkinci maddede belirttiğimiz rutinin alt yapısı oluşturulur. Böylelikle sürdürülebilir hale gelir.
Bir işi bu şekilde ele alırsanız sonuç alırsınız. Eğer Somali Siyaseti’nden bir sonuç almak istiyorsak, ikinci ve üçüncü aşamalar da gerçekleştirilmelidir. Yoksa, geçici heveslerle kalıcı bir iş yapmak mümkün olmaz.
Neticede, söylemeye çalıştığımızı şu şekilde özetleyelim. Günümüzde kelimeler ve kavramlar yerlerinden oynatılmıştır. Bu da bize konuları sistematik ve biraz da olsa uzunca anlatma zorunluluğu getiriyor. İlerlemek için doğru siyaset üretmek gerekiyor. Doğru siyaset, hayatımızın içinde, değerleri olan ve sürdürülebilen siyasettir.
Bu şablonu ekonomik çözümler için de kullanabiliriz. O zaman da maliyetleri ortaya koyup karar vermeliyiz. Mevcut yapıyı sürdürebilmenin maliyeti nedir? Belki de ortaya çıkan maliyetlere katlanmaya değmez bir ekonomi siyaseti yürütülüyor!
Selam ve Sevgilerimle
Prof. Dr. Mete Gündoğan
Bir yanıt bırakın