Türkiye’de 1.23 milyon tüketicinin kredi borçlarını ödeyemeyerek yasal takibe düşmesi, ekonomik yapımızdaki derin sorunları gözler önüne sermektedir. Bu tablonun temelinde, analizlerime göre orta direğin yok edilmesi yatmaktadır. Gelir dağılımındaki çarpıklık, alt gelir grubunun temel ihtiyaçlarını dahi kredilerle karşılamaya çalışmasına yol açarken, üst gelir grubu lüks tüketimini sürdürmektedir. Orta direğin ortadan kalkmasıyla birlikte piyasalarda fiyat denetim mekanizmaları zayıflamakta ve enflasyon kontrolsüz bir yükseliş sergilemektedir. Finans politikalarındaki yanlış uygulamalar da bu durumu ağırlaştırmaktadır; bankalar üzerinden uygulanan vergi ve fon kesintileri gibi politikalar, finansal sistemi vatandaşın aleyhine işletebilmektedir. Bankaların adeta “havadan para üreterek vatandaşın cebindeki son parayı aldığını” belirtiyor, bu durumun finansal adaletsizliği derinleştirdiğini görüyorum. Bu sürecin durdurulması için tüketicilerin örgütlü bir mücadeleyle haklarını araması gerektiğini vurgulamaktayım, zira demokraside güçlü bir ses çıkarmanın yolu sivil toplum kuruluşlarından geçmektedir. Mevcut ekonomi yönetiminin yalnızca “finans teknikeri” mantığıyla hareket etmesi ve reel ekonomiyi göz ardı etmesi kabul edilemezdir. Bu krizden çıkış için üretim odaklı ve gelir adaleti sağlayan radikal reformların derhal hayata geçirilmesi zorunluluk arz etmektedir.
Tüm bu detaylı analizleri ve çözüm önerilerimi izlemek için videomu kaçırmayın!
