Türkiye’nin 2022 sonu itibarıyla ihracatının 254 milyar dolar ile bir rekor kırdığını biliyoruz.
Ancak ithalatının da aynı dönemde 364 milyar dolar ile bir başka rekor kırdığını biliyoruz. Yani 2022 yılında ticaret açığımız 110 milyar dolar ile belki de cumhuriyet tarihinin en büyük açığını oluşturmuş oldu.
Peki biz bu kadar ithalat ve ihracat yapıyoruz, bu kadar rekorlar kırıyoruz da acaba dünya ticaretinden aldığımız pay nedir?
Dünya ticaretinden aldığımız paya baktığımız zamani Türkiye’nin dünya ticaretinden aldığı pay 2022 sonu itibarıyla %0,67 olduğunu görüyoruz. Nüfusunuza oranla baktığımızda, dünya nüfusuna nispeten nüfusunuz yaklaşık %1 ama dünya ticaretinden aldığınız pay 0,67. Bu oran, 1 ve üzerine çıkmış mı? Evet. 2013 yılında %1,24 ile dünya ticaretinden aldığımız pay 2022 sonu itibarıyla aldığımız payın iki katına neredeyse ulaşmış.
Peki 0,67’yi nasıl yorumlayacağız?
Yüzde 0,67 dünya ticaretinden aldığımız pay bizi 2000 krizine kadar geri götürüyor. Yani 2000’li yıllarda bizim dünya ticaretinden aldığımız pay %0,67 olmuş. Şimdi kabaca diyelim ki Türkiye’nin iniş ve çıkışlarını çok fazla dikkate almadan dünya ticaretinden aldığı pay %1 olsun. Şimdi bir rakamı daha aklımızda tutalım.
O da nedir?
Dünyanın önde gelen savunma sanayi şirketlerinin 2021 sonu toplam satışları 251 milyar dolar olmuş. Yani neredeyse bizim bir yıllık ihracatımız kadar, 10 civarında dünyanın önde gelen savunma şirketleri silah ve silah sistemleri satmışlar. Değeri 251 milyar dolar. Bunların büyüklüğü ne kadar diye baktığımızda, bunların dünya gayrisafi hasılası içerisindeki büyüklükleri binde 2,5 kadar.
Peki bu ne demektir?
Bu siz 251 milyar dolarlık satış yapabilmeniz için, ne kadar çok yüksek yatırım yapmanız gerekiyor; bunu gösterir. Yani trilyonlarca dolarlık yatırım yapmanız gerekiyor. Şimdi Türkiye’nin önüne gelmiş olan kaçırılmaması gereken bir fırsattan bahsedeceğim. Bakınız, Statista’nın siber güvenlik raporuna göre, 2021 yılında dünya GSYH’sının %8 ila 4’ü arasında siber güvenliğe harcama yapılmış.
Nedir o?
Siber güvenlik için 8,44 trilyon dolar harcama olmuş. Şimdi Statista’nın raporu devam ediyor. Diyor ki, 2022 yılında itibaren beş yıl saydığımızda bu 8,44 trilyon dolar 2027’nin sonunda 23,82 trilyon dolara çıkacağını öngörüyor.
Bu ne demektir?
23,82 trilyon dolardan biz eğer kendi büyüklüğümüz ölçeğinde payımızı almaya kalksak, bu da bize 5 sene sonra siber güvenlikten yaklaşık 240 milyar dolarlık pay alacağız demektir. İthalatı da buna kattığımızda 265 milyar dolar olur. Yani şimdi eğer biz %1 siber güvenlikten payımızı almaya kalksak, bu bize 265 milyar dolarlık bir ihracata tekabül edecektir. Şu andaki rakama ekstra 265 dolar koyacaksınız.
Şimdi bu ne demektir?
Bakın eğer siz 265 milyar dolarlık ihracat yapmak için yatırım yapmaya kalksanız, ham maddedir, tesislerdir, teknik, teknolojik imkanlardır, lojistiktir… bunların hepsini topladığınızda birkaç trilyon dolar yatırım gerektirir. Ama siber güvenlik öyle değil. İşte Türkiye’nin önüne muhteşem bir fırsat. Bu tamamen bir eğitim planlaması işi. Liselerden hatta ilkokuldan yaklaşık 10 bin tane, çocğu şimdiden başlayın, yetiştirin. İki yıl içerisinde 10 bin uzman seviyesinde güvenlik yazılımcısı yetiştirseniz, bu size 2027 sonunda yaklaşık iki 265 milyar dolarlık ihracat geliri olarak döner.
Ne kadar yatırım gerektiriyor bu?
10 bin kişi için kişi başına 10 bin dolar yatırsanız, 100 milyon dolar demek. Şimdi 100 milyon dolarlık, 2 yıllık bir planlamayla bir yatırım yapacaksınız, 10 bin kişilik bir insan gücü üreteceksiniz ve bu ardışık olarak, etkileşimli olarak Türkiye’ye siber güvenlik pastasından %1 getirdiğini kabul edersek 265 dolarlık gelir demektir. 100 milyon dolar koyacaksınız, 265 milyar dolar alacaksınız. Tamamen bir eğitim planlaması işi. Şimdiden başlayıp iki yılda tamamlanabilir. 10 bin kişilik bir siber güvenlik yazılımcısı yetiştirdiğiniz anda, geleceğiniz nokta sizin şu anda bütün ülke olarak yapmış olduğunuz ihracatın da ötesinde bir nokta olacak.
Bu kadar güzel bir fırsat kaçırılabilir mi?
Çok fazla yatırım istemiyor. İşte size bir fırsat. Bu fırsatın tez zamanda değerlendirilmesini ümit ediyorum.
Umarım bu kaçırılmaz. Bu kaçırılmadığı takdirde Türkiye’yi bundan sonra 5 yılın sonrasında da dünyada siber sistemler, siber güvenlikler üzerinde söz sahibi olan bir ülke haline getirebiliriz.
Nitekim dronelar da bunu gördük. Siber güvenlikte niçin görmeyelim?
Bir yanıt bırakın