Daha önceki Enflasyon Hedeflemesi yazıları Para basma yetkisi altında birleştirilmiştir.
Enflasyon Hedeflemesi (1)
1961 ve 1982 anayasalarında bir hüküm vardır. TBMM’nin görev ve yetkileri sayılırken “Para basmak”, TBMM’nin görev ve yetkileri arasında gösterilir. Normalde para basma işini Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) yaptığı halde anayasalarda böyle bir hükmün bulunması dikkat çekicidir. Para basmak, en geniş anlamı ile para politikasının tayin ve tespiti görev ve yetkisini Anayasa TBMM’ye vermiştir.
İktisat politikasının ikinci ayağı olan maliye politikası için böyle bir düzenleme olmadığı halde, “para politikası” için anayasal düzenleme yapılması çok dikkat çekicidir. Maliye politikasını hükümet yani Maliye Bakanlığı belirleyip uyguladığı halde para politikası anayasal olarak hükümete dahi bırakılmamış, münhasıran Meclis uhdesine verilmiştir.
Çünkü para politikası iktisat politkasının belkemiği ve ana unsurudur. Milletin temsilcileri dışında hiç bir merci ve makamın para politikasını tayin ve tespit yetkisi yoktur.
14 Ocak 1970 tarih ve 1211 Sayılı TCMB Kanunu ile Meclis, para politikası tayin ve tespit görev ve yetkisini uhdesinde tutmak şartı ile “uygulama” görevini Meclis adına TCMB’ye devretmiştir. Bu düzenleme çerçevesinde TCMB hükümetin hazırladığı ve TBMM’nin onayladığı;
1-Kalkınma Planı,
2-Yıllık Kalkınma Programı ve
3-Mali Bütçe
ilke ve hedefleri ile uyumlu olmak şartı ile “hükümetçe belirlenen” para politkasını uygulamak ile görevli ve yükümlüdür. Bu durum 24 Ocak 1980 tarihine kadar devam etmiş, 24 Ocak kararları ile Meclis’e ait olan para politası tayin ve tespit görev ve yetkisi Hükümete devredilmiştir. 1989 yılında 32 sayılı KHK ile hükümetin bu konudaki görev ve yetkisi kısmen aşındırılıp TCMB’ye geniş bir yetki verilmiştir.
TCMB’nin Hükümet ve Meclis karşısında sorumsuz bir güç odağı haline getirilmesi ise ancak Derviş Restorasyonu ile mümkün olabilmiştir. Derviş’in meşhur 15 yasası içerisinde yer alan TCMB Kanunu ile, TCMB hükümet ve meclisten özerk tam bir bağımsız kurum haline getirilmiştir. Dolayısıyla Anayasada yer alan Meclis’in para basma hak ve görevi iğdiş edilmiştir. Sadece, TCMB’nin hükümet ile koordineli bir para politikası belirleme yükümlülüğü yeterli görülmüştür.
AK Partisi iktidarı ile birlikte Tayyip Erdoğan’ın olası bir IMF karşıtlığını frenlemek için, TCMB özerkliği hatta bağımsızlığı sürekli IMF ve IMF-sever medya tarafından hükümete hatırlatılmış ve hatırlatılmaktadır. AK Partisi iktidarının aynen benimsediği Derviş’in “Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı”nın teminatı olarak, Hükümete karşı sorumsuz ve özgür bir TCMB sürekli dile getirilmiştir.
AK Partisi Hükümeti, bizim bu köşeden yıllardır ifade etmemize rağmen, para politikası üzerinde belirleyiciliğe sahip olmadığını ancak 2003 yılının sonlarına doğru fark edebilmiştir. Diğer bir ifade ile, AK Partisi Hükümeti, para politikasından yoksun bir ekonomi politiğin imkansızlığını iktidarının 1,5 yılının sonunda ancak fark edebilmiştir. Bu durum karşısında yapması gereken iş, aslında, gayet açık ve kolaydır. TCMB Kanununu değiştirerek para politikası üzerinde belirleyici olması gerekiyor. Bunun için AK Partisi’nin “Yasama” çoğunluğu yeter de artar bile.
Ancak, güç odakları ile çatışmaktan çok çekinen AK Partisi, TCMB’yi Tayyip-sever bir gazete aracılığı ile kontrol etmeye ve sıkıştırmaya çalışmıştır. Bu manevralar ise her seferinde (kanuni gücü elinde bulunduran) TCMB başkanından azar işiterek sonuçlanmıştır. Aslında bu manzara biraz da traji-komiktir; “Yasama”nın güçlendirdiği yapı, “Yasama”ya kafa tutuyor! Anayasaya karşı merkez yasa!
Enflasyon Hedeflemesi (2)
3 Kasım seçimleri sonrası Türkiye ekonomisinin yegane çıpası Guvernör Süreyya Serdengeçti olmuştur. Para politikasını tek başına belirleyip uygulayan bu dev patron, enflasyon hedeflemesine geçiş süreci adı altında “yüksek reel faiz-düşük döviz kuru” ikilisi ile enflasyonu %7′lere kadar çekmiştir. Bunun bedeli olarak da ülkemiz, son 3 yılda Cumhuriyetin 80 yıllık dış açığı toplamı kadar dış açık vermeye mahkum edilmiştir.
Döviz kuru, faiz ve kredi konusunda sadece ve sadece enflasyon hedefini dikkate alan TCMB, işsizlik, istihdam, dış açık, finansal kırılganlık vb. gibi konulara hiç dikkat etmemiş ve bu konuların hükümetin görev ve yetki alanına girdiğini sürekli ima etmiştir. Yani, davulu hükümetin sırtına yüklemiş, tokmağı elinden bırakmayarak istediği havayı çalıp milleti oynatmıştır.
2004 yılı sonunda başlayan TCMB tartışmaları 2005 yılı sonunda artık ciddi bir gündem oluşturmaya başlarken, TCMB Başkanı 2006 yılından itibaren “Enflasyon Hedeflemesi”ne geçeceğini açıkca deklare etmiştir. Yani 2006 yılından itibaren bu güne kadar gizli ve örtülü olarak sürdürülen enflasyon hedefine dayalı (kilitli) para politikası, 2006 yılından itibaren resmen ve hukuken başlamış olacaktır. Hükümet bu konuda, sadece ve sadece “seyirci” statüsünde tutulmaktadır.
“Enflasyon Hedeflemesi”nin ne olduğunu, neler getireceğini ve AK Partisi Hükümetini nerelere savuracağını AK Partisi Hükümetinin mevcut haliyle anlaması mümkün gözükmemektedir.
Enflasyon hedeflemesi, çok genel olarak TCMB’nin önceden kendisi tarafından belirlenmiş bir enflasyon oranını yakalamak için, tüm enstrümanlarını kullanması ve bu amaca ulaşmak dışında hiç bir amaç gütmemesidir. Bu çerçevede TCMB önce belirli bir enflasyon oranını hedef olarak alıp bunu kamuoyuna açıklayacak ve bu hedefe varmak için elindeki enstrümanları kullanmaya başlayacaktır. Akabinde, 3, 6, ve 12 aylık periyodlarla hedef ile elde edilen sonuçlar karşılaştırılacak ve hedeflerdeki şaşma nedenleri kamuoyuna açıklanacaktır. Buna göre uygulama esnasında gerekirse revizyon yapılacak ve enflasyon doğal enflasyon (insanların günlük kararlarında kaale almayacakları kadar düşük enflasyon) oranına varıncaya kadar bu uygulama devam edecektir.
Nitekim Guvernör Süreyya Serdengeçti de, enflasyon hedeflemesi ile aslında TCMB’nin evvelden beri söylediği (yaptığı!) bazı şeyleri bir nevi “resmiyete” geçirmesi olduğunu ifade etti. Dahası, para politikasının gevşeyeceği (!) gibi bir sonuç çıkaranların çok fena yanılacaklarını ve sonuçlarına da katlanacaklarını hatırlattı. 2006 için enflasyon hedefinin yüzde 5 olduğunu, yüzde 1-2 gibi de “petrol fiyatları gibi bazı şoklardan dolayı yaşanabilecek” belirsizlik payı koyduklarını açıkladı.
Artık bu iş “resmiyete” geçirildiği için neler getirip götüreceğini zamanla göreceğiz. Ancak şu konudan eminiz. Ülkemiz mevcut iktisadi yapısında bu durum şu temel sonucu doğuracaktır. Piyasadaki para-kredi miktarının kontrolü tamamen yabancı bankaların ve fonların eline geçecektir. Türkiyemiz’in iktisadi gelişimi, “milli güçler”in değil, çokuluslu ırkçı-tekelci sermayenin inisiyatifine bırakılmış olacaktır. Bu da, ülkemizin siyasi olarak tam bağımsızlığını ortadan kaldıracaktır.
Sizler bu temel sonuca dayalı olarak istediğiniz kadar tali sonuç çıkarabilirsiniz. O tali sonuçlar konjonktürel olarak değişim gösterebilirler. Ama temel sonuç değişmeyecektir.
…
Selam ve Sevgilerimle
Prof. Dr. Mete Gündoğan
Bir yanıt bırakın