
7 Haziran 2015 Milletvekili Genel seçimleri yapıldı. Sonuçların hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Resmi olmayan seçim sonuçlarına göre dört parti meclise girdi.
- AK Partisi (%40.87; 258 Mlv.)
- CHP (%24.95; 132 Mlv.)
- MHP (%16.29; 80 Mlv.)
- HDP (%13.12; 80 Mlv.).
- Seçime BBP ve Ahmet ÖZAL ile ittifak ederek giren Saadet Partisi %2.06 oy aldı. Diğer partiler yüzde birin altında tercih edildiler.
Bu sonuçlar çok değişik açılardan değerlendirilebilir. Hangi açıdan değerlendirme yaptığınız önemlidir. Bu tabloyu zaman zaman değişik açılardan değerlendireceğiz. Bu aşamada bir iki cümle ile şunları söyleyebiliriz. Yaklaşık 13 yıldır tek başına iktidar olan Ak Partisi tek başına iktidar olma kabiliyetini kaybetti. Aynı zamanda tek başına kanun çıkarma ya da reddetme kabiliyetini de kaybetti. HDP ise artık Türk siyasetinde muhkem bir yer aldı. Ak Partisinden ayrılan oylar ağırlıkla MHP ve HDP’ye, CHP’den ayrılan oylar HDP’ye gitti. Neticede bu meclisten matematiksel olarak birçok koalisyon ve azınlık hükümeti çıkabilir. Erken seçim de çıkabilir. Kısa zamanda göreceğiz.
Bizim yürüyüşümüz açısından değerlendirecek olursak, 5 Mayıs 2014 tarihli yazımı hatırlatarak başlamak isterim.
O yazımızda;
‘Bölgesel ve iç konjonktür, daha fazla gecikmeyi kaldırabilecek gibi gözükmüyor. Bu gelişmeler karşısında bir duvarın tuğlaları gibi birbirimize kenetlenmemiz gerekiyor. Bir an önce bilinçlenmemiz gerekiyor. Ancak daha önce ortak bir fikir ve gönül birliği oluşması gerekir ki istikametimiz sağlam, alnımız ak, başımız dik ve adımlarımız seri olsun’
ifadelerini kullandım. Daha sonra, 2001 tarihinden bu yana yaşanan gelişmeleri analiz ettim. Fazilet Partisi sonrası hem Ak Partisi’ni hem de Saadet Partisi’ni değerlendirdim.
Buradaki değerlendirmelerimin hala taze ve geçerli olduğunu düşünüyorum. Bunları hem yazılı olarak hem de video çekimi olarak sosyal paylaşımlarımız da bulabilirsiniz.
2001 sonrası süreçleri değerlendirdikten sonra sorunun sistem sorunu olduğunu ve bu sistemin değiştirilmesi veya değiştirtilmesi için milli bir hareket başlatılmasının ne kadar acil ve elzem olduğunu değişik konuşma ve yazılarımda ifade ettim. Bu açıdan, en geniş anlamda Milli Görüşçülerin derlenip toparlanması gerektiğine işaret ettim.
Bu arada, küresel kapitalist elitlere ve paydaşlarına karşı milli bir duruşun, bir farkındalığın oluşması için küçük çapta ‘Özünü Unutma, Küçük Bir İşaret Ver’ kampanyası yürüttük. Bu çerçevede bendeniz Balıkesir’in Yörük kıyafetleri ile fotoğraflarımı paylaştım. Aynı şekilde bazı arkadaşlarım da özünü unutmadıklarına dair işaretler verdiler. Bu iş dalga dalga gelişecektir. Genellikle çalışmalarımızı sosyal medya üzerinden yürüttüğümüz için fikirlerimiz komşumuzdan tutun da dünyanın öbür ucuna kadar hemen hemen her yerde yayılmaya, destek ve teveccüh görmeye başladı.
Yine bu zaman zarfı içerisinde önümüze 7 Haziran 2015 seçimleri geldi.
Bu seçimlere yönelik ne yapmamız gerektiğine ilişkin birçok arkadaşımız ile istişareler yaptık. Türkiyemizin her yerinden (40 ilin üzerinde) ve yurt dışından arkadaşlarımızı toplayarak bir istişare yaptık. İstişarede her türlü eylemi savunanlar oldu. Sonunda erken kurumsallaşmanın uygun olmayacağı ve yanlış anlaşılacağı fikri ağır bastı. Hakikaten de çok samimi duygular ve canla başla gayret eden bir kurumsal tabanı da göz önüne aldığımızda, fikri olgunlaştırma çalışmalarımızı sürdürmemizin daha uygun olacağına kanaat getirdik.
Bendeniz, seçim fırsatını değerlendirmek üzere, İstanbul’dan bağımsız aday olup, genelde faize ve faizci düzene özelde ise Borca Dayalı Para Sistemi ve Kısmi Rezerv Sistemine (BDPS/KRS) karşı bir farkındalık oluşturmak için çabaladım. Bu çalışmalarım esnasında ilçe ilçe kurumsallaşmamız gerektiğini ifade edenler olduysa da bunlara henüz itibar etmeden farkındalık oluşturma çabalarımızı sürdürdük.
Sahilde gelip geçenlere anlatma gayretimizden tutun da üniversitelerde nitelikli toplumlara hitap etmeye kadar her yerde BDPS/KRS, Seri Üretim, Planlı Eskitme ve ilgili konuları (bunları web sitelerimizde detayları ile bulabilirsiniz) anlattık. En geniş çerçevede, Sekiz Deniz Yaylası kitabımda kaleme aldığım merkezi oluşturma projesini anlatmaya çalıştık. Bu yepyeni bir paradigma değişimi demektir.
5 Mart 2015 tarihinde yazdığım yazıda;
‘neredeyse son iki yüz yıldır bize dayatılan ekonomi politikaları ve onun yaşam tarzını kabul etmeye mecbur değiliz. Bugün gelinen noktada, bize bu dayatmaları yapanların birer birer tıkandıklarını ve çöktüklerini görüyoruz. Onların bu tıkanmışlıklarını da aşacak şekilde kendi özümüze uygun çatışmayan ve çatıştırmayan bir değersayım ile yepyeni bir başlangıç yapabiliriz. Barış, bu toprakların gerçek adıdır. Yapacağımız tek şey, ayağa kalkıp bize dayatılan tiyatroyu reddetmektir. Özümüze dönüp, barışa durmaktır’
ifadelerini kullandım. Yapmaya çalıştığımız şeyi çok açık bir şekilde ifade ettik. Bu millet, küresel finans kapitalin kendisine yaklaşık 150 yıldır dayattığı yaşam tarzına ve sisteme isyan etsin. Zihinlerde bir isyan ateşi yakmaya çalışıyoruz.
Elbette bunlar çok akademik konular ve millet bunları anlayamaz!!!
Bunları siyasallaştırmak lazım.
Bizler de bu durumun farkındayız. Zaten bir proje fikrinin hayata geçirilmesinin 4 aşaması vardır. Önce, ilgili proje hakkında bir farkındalık oluşur. İkinci safhada konu ile ilgili millet bilgi toplamaya başlar. Sorar soruşturur, öğrenmeye çalışır. Üçüncü olarak tercih eder. Yani, ‘evet bu fikirler/proje uygulansın’ noktasına gelir. Son olarak da projenin uygulanması için eylem koyar ya da eylemlere katkı verir. Bu dört aşamaya bakarak bizim yaptığımız şey, birinci aşama olan farkındalık oluşturmaktır. Dördüncü aşamasında oya ya da eyleme yansır ancak. Tabi, düzenli bir yapı ile bu süreçler daha da kısalır.
Bu seçim sürecinde yaptığımız çalışmalar bizler için çok kıymetli tecrübelere vesile oldu. Hem farkındalık oluşturma çabalarımız açısından hem de genel kurumsallaşmış çabalar açısından çok şey öğrendik. Bunların ve çok daha fazlasının hepsi bizler için bulunmaz birer kazanım oluşturdu. Bundan sonraki çalışmalarımız açısından da aydınlatıcı birer deney oldu.
Şu anda seçim süreci bitti ancak bizim yürüyüşümüz devam ediyor.
Ramazan ayını bazı iftar katılımları ile değerlendirebiliriz. Ramazan’dan sonra konferans ve istişare toplantılarımıza Erzurum’dan başlayacağız. Yaklaşık 10 bölgede yapmayı planladığımız bu konferans ve istişare toplantılarımızın sonuncusunu Ankara’da yapacağız. Orada da bir yol haritası çıkacaktır ve bizler hep birlikte o yol haritasına göre kalıcı bir süreç başlatmış olacağız. Olası kalıcı sürece kadar her türlü istişare ve çalışmaları, açık ve samimiyetle değerlendireceğiz. Ancak, bütün süreçlerin sonunda arkadaşlarımızla bir kere karar verdik mi o kararımızda da azmedeceğiz.
Yepyeni bir süreçte bölgesel bir barışı tesis etmek, ifsat değil ıslah etmek, derlenip toparlanmak ve derleyip toparlamak için var gücümüzle çalışacağız. Bütün çalışmalarımızı sosyal medya üzerinden sizlerle paylaşacağız.
Çalışmak bizden Tevfik Allah’tandır.
…
Selam sevgi ve saygılarımla
Bir yanıt bırakın