İstanbul Gıda Borsası

Evet, coğrafya kaderdir.

Tabi İbn Haldun bunu tam olarak bu şekilde ifade etmez. Çünkü İbn Haldun, engin lügat ve akaid bilgisine sahip bir âlimdir. Kavramsal çerçeveyi ve zihinlerde oluşturacağı anlamsal dünyayı iyi bilir.

Lakin coğrafya ve gelişmişlik ilişkisine dayalı olarak yaptığı tahlillerden günümüz zihin dünyası böyle bir cümle üretmiştir. Lügatı fasih olmasa da galatı meşhurdur. İklim, su kaynakları, arazi yapısı, doğal kaynaklar vb. gibi etkenler toplumların ve devletlerin gelişmişlik düzeyini etkilerler.

Tabi modern dünyamızda buna şunu da eklemek lazımdır.

Bütün bunları küresel bir oyun teorisi içerisinde değerlendirebiliyorsanız o da size küresel hâkimiyetin yolunu açar. Bilgi en büyük güçtür. Şimdi bu girişe bağlı olarak, ülkemizin ayağına gelen iki fırsatı ardışık olarak tanımlamak istiyorum.

Birincisi, İstanbul Enerji Borsası. 

Bir grup genç uzman arkadaşımızla 2000’li yılların ortasında İstanbul’da bir enerji borsası kurulması fikrini çalışmıştık ve epey bir noktaya getirmiştik. Bunlar sistem mühendisliği ve modelleme çalışmalarıydı. Sonra bu çalışmaları bir uzman arkadaşımız yetkililere birkaç kez anlattı. Böyle bir borsa kurulduğu zaman elde edeceğimiz avantajları sıraladı. Ancak hiçbir netice alınamadı. Olayın önemi görülemedi. Eğer o zaman böyle bir borsa kurulsaydı on beş yıl içerisinde gelişir ve olgunlaşırdı. Altyapısı oluşurdu. İşte o zaman bugün Rusya Devlet Başkanı Putin’in teklifi ile Türkiye gerçek bir “gaz hub” (gaz dağıtım/satış merkezi) olurdu. 

Olsaydı ne mi olurdu?

Günlük milyarlarca dolarlık işlem hacmimiz olurdu. Fiyatlar Zagrep fiyatı, Genova fiyatı değil İstanbul fiyatı olurdu. Nasıl şimdi bölgedeki savaştan dolayı İstanbul Havalimanı büyük bir transit merkezi haline geldi ise İstanbul Enerji Borsası ile de büyük bir “gaz hub” haline gelirdi. İstanbul bir enerji transit noktası olurdu. Hem fiyatları belirlerdik hem de emtia alışverişi bizde olurdu. Bakınız, şu anda bile Anadolu üzerinden geçen gazın fiyatını biz belirleyemiyoruz! Bu işi Goldman & Sachs, GP Morgan gibi kuruluşlar yapıyor. 

Niye? 

Çünkü sistemi onlar kurdu. Alt yapısını oluşturdu. Şimdi bütün dünyadaki gaz hareketliliğinin nimetini de onlar yiyorlar. Bize adeta hamallık ücreti ödüyorlar. Bin metreküpte 4-5 dolar gibi bir şey. Kusura bakmayın da bölgeye yönelik transit bir pansiyon işletseniz bile bundan daha çok para kazanırsınız! Hem gaz fiyatı sadece tek bir fiyat değildir. Bunun yıllık fiyatı var. Spotu var. Vadelisi var. Obsiyonu var. İkincil piyasası var. Var oğlu var.

Bankacılık ve finans altyapısını da buna göre oluşturacaksınız. İşte yaklaşık on beş yıllık süre içerisinde bunların hepsini tamamlardınız. Böyle bir proje ile günlük milyarlarca dolarlık alışverişten yüzde bir bile kazansanız, on milyonlarca dolar elde edersiniz. Dikkatinizi çekerim; günlük on milyonlarca dolar! Bugün Rusya 40, 50 dolara petrol satıyor. Ama bizim ülkemizde bu avantajlı fiyatlar pompaya yansımıyor.

Neden? Çünkü İtalyan CIF fiyatı diye bir fiyat oluşmuş. Biz o fiyatın üzerinden petrolü tüketiyoruz. Dolarla birlikte petrol fiyatının hareketlenmesinin sebebi de o fiyat. 

Peki, bu fırsat tamamen kaçtı mı?

Hayır. Ama talebin pik yaptığı zaman kaçtı. Projenin gazı kaçtı. Lakin dünya, çok çok çalkantılı bir döneme girdi. Kargaşaların biri bitmeden diğeri başlıyor. Dünyada hep böyle kargaşalar döneminin sonunda yeni bir düzen kurulur. Böyle zamanlarda devletler için gelecek yeni düzeni öngörebilmek en önemli iştir. Gelişmeleri iyi okuyan, stratejik düşünen ve doğru pozisyon alan devletler önümüzdeki dönemin süper devletleri olur. Ticaret merkezi olur.

Evet, coğrafya kaderdir.

Bu coğrafyamıza uygun olarak konuşlandığımız zaman süper devlet olmamız mukadderdir. Bugün bile, İstanbul Enerji Borsası projesinin gazı kaçsa da yapılması gerektiğine inanırım. Şimdi ikinci bir fırsattan kısaca bahsedeyim. O da gıda ile ilgili bir projedir.

İstanbul Gıda Borsası. 

Bugünden tezi yok, böyle bir borsanın kurulumuna başlayın. Beş on yıl içerisinde dünya gıda fiyatlarını siz belirlemiş olursunuz. İşte size önümüze büyüyerek gelen bir fırsat daha! İklim krizi sebebiyle, dünya tahıl üretim merkezleri ülkemiz doğusunda oluşuyor. Kazakistan, Rusya ve Ukrayna hattı bu açıdan oldukça önemli bir hattır. 

Üreticiler doğumuzda peki, tüketiciler nerede?

Tüketiciler de Batı ve Güneyimizde konuşlanmış durumdalar. İşte “Coğrafya kaderdir” ifadesi burada devreye giriyor. İstanbul Gıda Borsası’nı üretici ile tüketiciyi İstanbul’da buluşturan bir ticari platform olarak kurgulayalım. Mallar bu platformda alınıp satılır hale gelsin. Malların kendisi ise üretim yerlerinden tüketim yerlerine doğrudan transfer edilsin. Böyle bir platform kısa zamanda günlük on milyarlarca dolarlık işlem hacmine ulaşacaktır.

Bunun yan ve tamamlayıcı sistemlerini de düşündüğünüzde muazzam bir yapı oluşturmuş olursunuz. Bu yapı da size günlük yüz milyonlarca dolarlık kazanç getirir. Bir düşünün ve görün. Bakınız bugün dünyanın gözü kulağı Ukrayna’dan transfer edilen hububattadır. 

Yol hattı nedir? 

Karadeniz, boğazlarımız ve Ege kıyıları ve Akdeniz. Kimsenin başaramadığını başardık ve bu ticaret hattını oluşturduk. Emniyetini temin ettik. Sürekliliğini sağladık.

Peki, bu sevkiyattan bizim kazancımız nedir?

BM Genel Sekreterinin “aferin” ve dünyanın “helal olsun Türklere” demesinin dışında kazancımız nedir? 

Korkarım hamallık ücretinden başka bir şey değildir! Çünkü alım satımı başkaları başka yerlerde yapıyor. Hâlbuki bölgede bu tür işler daha da gelişecek. Daha da büyüyecek. Bir iş nasıl başlarsa öyle gider. Bizim hemen İstanbul Gıda Borsası’nı kurup sistemi buradan geçecek şekilde kurgulamamız gerekir.

Evet, bu bir sistem meselesidir. Bir kurgu meselesidir. Yeterki siz sisteminizi iyi kurgulayın. Gelen fırsatları değerlendirmesini bilin. 

Türkiye’miz ekonomi politiğini jeolojik konumuna göre yani coğrafyasının avantajlarına göre oluşturduğu anda hiçbir ekstra işlem yapmasa bile süper güç olma yoluna girmiş demektir. 

Bakmak yetmez, görmek gerekir.

Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN