Türkiye’nin oluşturduğu Fırat Kalkanı çok önemli.
Bununla, güney sınırımız boyunca yapılandırılıp Akdeniz’e de açılacak olan olası bir koridor kapatılıyor. Allah idarecilerimizin basiretini artırsın ve Türk Silahlı Kuvvetlerini muzaffer kılsın.
Sekiz Deniz Yaylası kitabımın ikinci baskısında bu konuya ilişkin şunları ifade ettim:
Böyle bir eksen oluşur ise bu İkinci Sevr demektir. Birinci Sevr’de Türkiye’yi iç Anadoluya hapsedip zamanla yok etme planı güdülüyordu. Şimdi de bu eksen ile Türkiye’nin güney ve doğudan kuşatılıp yok edilmesi neticesi doğar. İslam Dünyası ve Türk Dünyası ile irtibatları kesilmiş, AB şartlarına mahkûm olmuş, küresel finans kapitale eklemlenmiş ve sürekli iç karışıklarla uğraşan bir ülkenin büyük bir devlet olma iddiası olamaz. Bırakın büyük devleti, bağımsız bir devlet olarak ayakta kalabilme iddiası bile sorgulanır hale gelir. Bu durum, ülkemizin Cumhuriyet tarihi boyunca karşılaştığı en ciddi tehditi oluşturmaktadır.
Bu tehdite karşı en radikal tedbirlerin alınması bir zorunluluktur. Aynı zamanda, halkın da bu konuları çok yakından takip etmesi gerekir. Neticede idareler çeşitli sebeplerle diz çökebilirler. Bazı anlaşmalar ile adım atamaz hale gelebilirler. İdareleri bir şekilde edilgen hale getiren yapılar çok büyük ve uluslarüstü organize yapılar olabilir. Bu takdirde idareler, ümitsizliğe kapılarak yapılmak istenen tasarımın gönüllü veya gönülsüz destekçileri haline dönüşebilirler. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, zaten finans kapitalin pençesinde olan ekonomimiz dahi çökertilebilir. Neticede, milletimiz elindeki bütün ekonomik imkânları kaybedebilir. Ancak bütün bunlara rağmen, aziz milletimiz iyi bilgilendirilirse sahip olduğu bağımsızlık ve direniş ruhu ile her türlü oyunu bozabilecek kabiliyettedir. Bu çalışma ile bizlere düşen iş, bu kabiliyet ve müktesebatı hatırlatmaktan ibarettir. (S.119)
Geçmişte Sevr’i uygulatmayan Milli Mücadele zihniyeti, dibimizdeki bu gelişmeleri çok yakından takip etmek mecburiyetindedir. Bu politik bir tercih değil varlığımıza ilişkin bir zorunluluktur. (S.116)
Evet, 15 Temmuz gecesi yeniden uyanan dev ‘milletimizin bağımsızlık ve direniş ruhu’, idarecilerimizin de cesaretini ve kendine güvenini artırmıştır.
İyi bilelim ki bu bir hamlelik bir iş değildir.
Bundan sonra mücadele dalga dalga büyüyecektir. Elbette, anlık kayıplarımız ve kazançlarımız da olabilecektir. Ancak sonunda şanlı zafer, aziz milletimizin olacaktır. Bundan hiç kuşkunuz olmasın.
Bunları, sizleri endişelendirmek ya da savaş çığırtkanlığı yapmak için değil, nasıl bir süreç içerisinde olduğumuzu ifade etmek ve en azından zihnen hazırlıklı olmanız gerektiğini hatırlatmak için yazıyorum.
Bu durum, Siyonist-Haçlı kuvvetleri ve onların başıbozuk uzantıları ile aziz milletimizin yüzlerce yıllık hesaplaşmasının güncel tezahürüdür. Yüz yıl sonra bu faturayı tekrar önümüze koymaya çalışıyorlar.
Sathi politik ihtiraslar ile milli birlik ve beraberliğimize halel getirecek pozisyon almamalıyız. Aşırı ihtiraslar ya da meselenin şahsileştirilmesi, kişilerin basiretlerini köreltir. Hatta haçlılara bile güzelleme yapar hale getirtir.
Büyük fotoğrafı göremezseniz, küçük fotoğraf siz olursunuz.
Allah yâr ve yardımcımız olsun.
Selâm sevgi ve saygılarımla.
Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN
Bir yanıt bırakın