Sn. Cumhurbaşkanımız, Büyükelçiler ve DEİK İş Konseyi Başkanları ile 15 Haziran 2016 tarihinde yapmış olduğu iftar programında kısa bir değerlendirme konuşması yaptı. Bu konuşma bilgisi Cumhurbaşkanlığı web sitesinde bulunmaktadır.
Cumhurbaskanlığı web sitesinden aldığım konuşma metninden, üzerinde yorum yapmak istediğim kısım şu şekildedir:
Faiz zulmü altında adeta inleyen ülkelerin olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelişmiş ülkelerde faiz oranlarının %0,50 ila %1 arasında olduğuna, Türkiye’deki faiz oranının %16-17’ye kadar çıktığına işaret etti. Faizin yatırımcı için eğer bir teşvik aracı olacaksa anlamı olduğunu, yatırımcı için bir teşvik aracı olmayacaksa bir zulüm aracı olmaya dönüştüğünü sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan;
“Böyle bir ekonomi dünyası olamaz. Bunun bir defa süratle çözüme kavuşturulması lazım. Şu anda hükûmetimizle bu konuda mutabakatımız var, inşallah bu işi çözeceğiz, kısa zamanda bu işi başaracağız” dedi.
Öncelikle faizin bir zulüm olduğuna işaret ederek ifade etmesi çok isabetli olmuştur. Faiz gerçekten büyük bir zulümdür. Böyle bir ekonomi dünyasının olmayacağını ve bunun bir an önce çözüme kavuşturulması gerektiğini de ifade etmesi, bu konudaki niyetini ortaya koyması açısından teşvik edicidir. Dahası, Sn. Cumhurbaşkanımızın Hükümetten böyle bir beklentisinin olduğu da açıkça belli olmuştur.
Ancak, ‘faizin yatırımcı için bir teşvik aracı olursa anlamlı olacağını’ söylemesi, bütün olumlu yaklaşımlara rağmen bizleri endişeye sevk etmektedir.
Çünkü;
1. Faizin her türlüsü zulümdür.
Hiçbir niteleme faizi meşrulaştıramaz. Yüksek faiz ile düşük faiz arasında prensip olarak hiçbir fark yoktur. Bugün ülkemizi gelişmiş Batılı ülkelerle kıyasladığımızda, onlardaki (bize göre) çok düşük faiz oranları bizlere cazip gelebilir. Ama unutmayalım ki o ölçekteki ekonomiler sonunda küresel finans krizinin esiri olmuş durumdadırlar. Ekonomilerini canlandıramamaktadırlar. O kadar faiz bile onlara ağır gelmektedir. Küresel finans krizi hala çözülebilmiş değildir. Çünkü mevcut sistem içerisinde çözüm yoktur. O ülkelerde sıfır faiz ya da negatif faiz bile ekonomilerini bu krizden çıkaramamaktadır. Neticede, faiz sadece bir oran meselesi değil, sistemin çalıştırdığı mekanizmanın da temel meselesidir.
2. Mevcut ortodoks ekonomi anlayışına göre parayı hareket ettiren üç enstrümandan biri faizdir.
Diğer ikisi, kur ve enflasyondur. Ancak bu anlayış, küresel finans krizi ile iflasını tescil ettirmiş bir anlayıştır. Çözümü olmayan bir anlayıştır. Sn. Cumhurbaşkanımızın ifadelerinden öyle anlaşılıyor ki kendisine ekonomik danışmalık yapanların ortodoks ekonomi anlayışının dışında önerebilecekleri bir çözümleri yoktur.
3. Bugün temel sorun sistemdedir.
Mevcut sistem Borca Dayalı Para Sistemidir. Bu sistem hem oransal olarak hem de katbekat faiz üretmektedir. Öyle ki, var olan paranın tamamı borç olarak tedavül etmektedir. Çözüm, sistemin yeniden yapılandırılmasından çıkar. Bu da zor bir şey değildir. Ekonomiyi ya da reel ekonomik dengeleri rahatsız edecek bir şey hiç değildir. Uygulanması da gayet kolaydır. Dış dünyanın, ne itiraz edebilecek bir mecali ne de onu yapmayın bunu yapın diyebilecek bir çözümü vardır.
Umarım bu kısa değerlendirmemin etkisi, çözüm çalışmaları sürecinde önemli bir değişime ve dönüşüme vesile olur.
Ramazanınızı tebrik eder, bayrama da ulaşmanızı temenni ederim.
Selam sevgi ve saygılarımla
Prof. Dr. Mete Gündoğan
Bir yanıt bırakın