Modern bankacılık sistemi temelde kuyumcuların çalışmasına dayanır. Olası büyük kargaşalarda sistem kuyumculara rücu eder.
Winston Churcill’in meşhur bir lafı vardır: Bir süreci değerlendirirken onun tarihinde ne kadar geriye gidebilirseniz, sürecin ilerisini de o kadar iyi görebilirsiniz.
Bunu değişik şekillerde hayatınızda görmüş veya hissetmişsinizdir muhakkak. Hani bizde şöyle bir ifade vardır; her şey aslına rücu eder.
Yani bir iş nasıl veya niçin başladıysa sonunda yine o şekilde veya o şeye hizmet ederek biter. Dolayısıyla tarihte gidebildiğimiz yere kadar gitmeliyiz ki sağlıklı öngörülerde bulunabilelim.
Biraz daha nitelikli düşünürsek, gitmemiz gereken yere kadar gitmeliyiz de diyebiliriz.
Şimdi bu bağlamda, ‘Para nedir?’ diye bir soru sorsak nasıl bir cevap alırız acaba?
Paranın girmediği bir yer yok! Dolayısıyla bu soruyu cevapsız bırakacak biri çıkmaz. Herkesten bir şekilde bir cevap alırız.
Peki, gerçekten para nedir?
Öncelikle şunu söyleyebiliriz. Paranın dört başı mamur bir tanımı yoktur. Bizler paranın tanımını, kavramı üzerinden değil işlevleri üzerinden yaparız.
Bu işlevlere aracılık eden ‘şeye’ para deriz. Genel kabul görmüş bu işlevleri de üç başlık halinde toplarız.
Birincisi, para bir mübadele aracıdır. Mal ve hizmetlerin birbirleri ile mübadelesini temin eder.
İkinci olarak, para bir ölçü aracıdır. Üçüncüsü, para bir değer depolama aracıdır. Buna biriktirme aracı da diyebiliriz.
Son sıralarda paraya yüklenen bir işlev daha vardır. O da paranın politika belirleme aracı oluşudur.
Tabii bu son işlev biraz daha nitelikli bir işlevdir. Bu işlevi de katarsak paranın üç artı bir işlevi vardır diyebiliriz.
Paraya yüklenen bu işlevler zamanla oluşmuştur. İnsanoğlunun mal ve hizmet alışverişinde ihtiyaçları geliştikçe paranın tanımı da gelişmiştir.
Bazıları parayı bir buluş olarak ifade etseler de aslında ihtiyaca dayalı bir süreçtir. Bir tarihtir.
Tüm bu süreçlerde çok değişimler olmuştur. Ancak bütün bu süreçlerde bir araç vardır ki her dönemde para olma kabiliyetini sürdürebilmiştir. O da altındır.
Altın her sürecin ve her tarihin parası olabilmiştir. Tabii ne zaman altın desek bunun yanında gümüşü de her zaman ifadenin gizli elemanı olarak var kabul etmek gerekir. Yani altın deyince altın ve gümüş birlikte kast edilegelmiştir.
Şimdi bu çerçevede ülkelerdeki kuyumcuların rolünü de iyi idrak etmek gerekir. Çünkü modern bankacılığın temeli kuyumcuların varlığı ve çalışmalarına dayanır.
Dolayısıyla kuyumcuların çalışmalarını da çok titizlikle takip edip bir düzene sokmak gerekir. Yarının ne olacağını kimse bilemez.
En kötü ve zor ortamlarda bile kuyumcular bütün ticari faaliyetleri yüklenip sürdürebilecek kabiliyettedirler. O halde şimdiden bu konuda yapısal tedbirler almak gerekir.
Hiç unutmadığım bir hatıram vardır.
1990’lı yılların başıydı. Sovyetler Birliği dağılmış ve ülkede büyük bir keşmekeş hâkim olmuştu. Bir arkadaşım Rusya’da iş yapıyor ve güzel para kazanıyordu.
Kendisine ödemeleri nasıl yaptığını, parayı nasıl transfer ettiğini ve nasıl muhafaza ettiğini sordum.
“Kuyumcular vasıtasıyla” dedi.
“Nasıl yani?” dedim.
“Gel göstereyim, şu anda bir para göndereceğim” dedi. İstanbul’da bir kuyumcuya gittik. Rusya’daki arkadaşı da oradaki bir kuyumcuda idi. Kuyumcu kuyumcuyu aradı. Arkadaşım parayı verdi. Oradaki kuyumcu da onun arkadaşına verdi. Kuyumcular aralarında anlaşmışlar.
İşte size anında para transferi. Paranız ne New York’a uğruyor ne de uluslararası sistemin takibinde!
Kısacası, kargaşa ortamındaki ticari ödemelerde para aslına rücu etmiş. Altın olmuş.
Kuyumculuğun uslu çocuğu olan modern bankacılık sistemi çalışmaz hale gelince, kuyumcular işi yine ele alıp ticaretin sürdürülmesini temin etmişler. Süper!
Bu çok küçük ama öz bir örnek. Bize kuyumculara ve kuyumculuğa ne kadar dikkat etmemiz gerektiğini anlatıyor. Ötesini siz tahmin edin. Kaos ortamında ticaretin sigortası gibiler.
Peki, bizim kuyumcular ne alemde?
Aslında halleri traji komik.
Meslek odaları, Kuyumcular ve Saatçiler Odası olarak geçiyor. Saatçiler neden var onların içinde anlamıyorum. Elbette bir gerekçesi vardır. Hadi kabul edelim ki saatçiler olmalı.
Peki, Kuyumcular ve Saatçiler Odası hangi federasyonun içerisinde?
Devletimiz aynı sektördeki odaları aynı federasyonda toplar. 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3/j maddesine göre aynı sektördeki odalar aynı federasyonda olmalıdır ki birbirlerine yardım edebilsinler.
Peki, Kuyumcular Odası hangi sektördedir acaba?
Çünkü bunlar birbirlerine yardımcı olacak sektörlerdir.
Haydi, fazla yormayın zihninizi ben söyleyeyim; demirciler, hurdacılar, kaloriferciler, sıhhi tesisatçılar, sobacılar, somyacılar, yağlıboyacılar, nalbantlar, kalaycılar…
Yok, şaka yapmıyorum.
Bilgileri Ankara Kuyumcular ve Saatçiler Odası Başkanlığı’ndan aldım. Birileri onlara baştan şaka yapmış zaten. Dalga geçer gibi bir iş yapmış. Şimdi ayıklayın pirincin taşını bakalım.
Bu kadar mı?
Hayır. Daha neler var neler.
Memlekette yağlı boyacı işyeri açmak ne kadar kolaysa kuyumcu dükkanı açmak da o kadar kolay! Sermaye şartı yok. Teminat yok. Eğitim yok. Sabıka kaydı yok. Odanın izni yok. Yok oğlu yok…
Şu anda her önüne gelen hiç sermayesi olmadan her yere her semte gelişi güzel kuyumcu, mücevheratçı, imalatçı ve satıcı olarak işyeri açabiliyor.
Eğer bunlar aynı zamanda hırsız, dolandırıcı, gaspçı, soyguncu, kredi kartı tefecisi değil ise o da tamamen sizin şansınız. Allah vere de böylelerine denk gelmeseniz.
Her yıl binlerce ev ve işyerinden altın ve mücevherat çalınıyor. Elbette bunları birileri de satın alıyor! Bu başıboşluk devam ederse bu sıkıntılar da devam edecek.
Netice itibarıyla geldiğimiz nokta nedir?
Modern bankacılık sistemi temelde kuyumcuların çalışmasına dayanır. Olası büyük kargaşalarda sistem kuyumculara rücu eder.
Ancak şu an itibarıyla umarım ki bizim kuyumculara rücu etmez. Çünkü kendi iç sistemleri yok. Durum vahim.
Sizler, devlet büyüklerimiz!
Kuyumculuğu yeniden yapılandırabilirsiniz. Hatta bunu fırsat olarak bilip, altının tedavülünü temin edecek şekilde de yapılandırabilirsiniz.
Bu şekilde yastık altında var olan binlerce ton altını dahi ticaretin finansmanına kazandırabilirsiniz. Bu tamamen sistemi nasıl kurgulayacağınıza bağlı.
Şu an itibarıyla kuyumculuk sistemi potansiyel bir tehdit barındırıyor.
Lakin siz bunu büyük bir fırsata çevirebilirsiniz.
Çare siz siniz!
Prof. Dr. Mete Gündoğan
…
Bu makalem 30 Aralık 2019 tarihinde İndependentTükçe sitesinde yayınlanmıştır…
Bir yanıt bırakın