Yeniden İmparatorluklar Dönemine(mi) Giriyoruz!?

Kral III. Charles ile birlikte adeta Büyük Britanya (U.K) İmparatorluğu’nun yeniden canlandırılması seremonilerine şahit oluyoruz.

Bu görüntüler tam da Amerikan imparatorluğunun en zayıf olduğu zamanlara denk geliyor! Doğu-Batı bağlamında yeni tasarımların konuşulduğu zamanlar!

Bu konuları içeren bazı görüşlerimi Hokkabaz’da kitabımda da yazdım.

Aslında ilginç bir tarihi seyir içerisindeyiz.
Son üç asra baktığımızda sanki dünya siyasetinde bir döngü görüyoruz. Tarih değilse bile süreç başa döndü izlenimi ediniyoruz.

Bu dönemleri şu şekilde ifade edebiliriz;

  • İmparatorluklar dönemi,
  • Faşist Diktatörlükler Dönemi,
  • Soğuk Savaş Dönemi,
  • Yeni (Tek) Dünya Düzeni derken yeniden başa dönüyoruz.

Acaba yeniden İmparatorluklar Dönemine mi giriyoruz?

Elbette dönem geçişleri çok sancılı olur.
Ancak ana eksenin gelişimine dikkat etmemiz gerekir.

İnsanoğlunun onca gelişmişliğine rağmen Küresel Dünya Düzeni yeni bir siyaset üretmede, yeni ve adil bir dönem oluşturmada başarılı olamadı. Refahı yeniden bölüştürmede adil bir formül üretemedi. Hep çift ajanda ile hareket etti.

Demokrasi, insan hakları, adalet ve özgürlükler başta olmak üzere bir çok konuda ki söylemlerinin ardına tüm dünyayı senkronize sömürme ve insanları köleleştirme ajandalarını koydu.

İşte bu iki yüzlülük onun sonunu getirdi.
Şimdi yeni bir düzene giriliyor. Nasıl geliştiğine hep birlikte şahit oluyoruz ve olacağız.

Zulmün bir sonucu olarak önümüze gelen böyle bir dönüşüm bütün coğrafyaları yeniden yapılanma için zorluyor. Hiç bir devlet mevcut yapısını sürdüremeyecektir. O zaman bizim coğrafyamızda da yönetimde istikrar ve temsilde adaletin sağlandığı yeni bir devlet yapılandırılmasına ihtiyaç olacaktır. Bu devlet imparatorluğun ana omurgasını oluşturacaktır.

Bu çerçevede, son sıralarda yaptırılan tartışmaları da toplumsal rızayı üretmek için oluşturulmuş yapay tartışmalar olarak görebiliriz. Ancak tartışmalar kodlu olarak yapıldığı için üretilmeye çalışılan rıza Osmanlı’ya öykünmek ile sınırlı kalıyor. Cesaretsiz tartışmalar ülkemizde ve bölgemizde iç gerilimler üretiyor. Bu da bizim hep birlikte geri kalmamıza vesile oluyor.

Kanaatimce de böyle bir dönüşüm önümüze gelmiştir. Bu dönüşümün istesek de istemesek de olacağını düşünüyorum. Bunları çok açık bir şekilde ve yüksek cesaretle tartışmamız gerekiyor. Burada en büyük sorunumuz kripto kimliklerin temsilde bütün milletlerin haklarına tecavüz etmeleridir.

Bu çözülmeden yeni dönemde, coğrafyamızda barışın tesis edilebilmesi mümkün değildir.
***

Prof. Dr. Mete GÜNDOĞAN