Global Finans Krizi’nden dolayı zaten var olan tedirginlik, son sıralarda bazı yetkililerin “dikkatli olun” açıklamalarıyla birden eyleme dönüştü. Bu eylem, piyasaların dalgalanması olarak ortaya çıktı.
İktidar partisi genel başkan yardımcılarından birinin “kriz geliyor, fazla para harcamayın” demesi, bir bakanın dünyadaki krizin etkilerinin silinmediği ve dikkatli olunması gerektiği şeklindeki ifadeleri ve bazı diğer yetkililerin gelmekte olan krize vurgu yapmaları ülkemiz finans yapısını iyice gerdi.
Tabi ardışık, karşılıklı ve biraz da karışık ifadeler devam etti. Perakendeciler, “aman alışverişi kesmeyin” derken işadamları farklı bakış açıları sergilediler. Kimisi yaptığı yatırımları örnek gösterirken kimisi olası Avrupa krizinden ne tür fırsatlar doğabileceği üzerinde yorumlar yaptı. Sonra bazı bakanlar Türkiye’mizin kriz dönemlerini geride bıraktığını ifade ederken bazıları da derecelendirme kuruluşlarına saldırmayı yeğlediler.
Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu (PPK) toplandı ve mevcut yapıda faizi değiştirmedi. Faiz yıllık %6.25. Bu bir nevi enflasyon kadar faiz politikasıdır. Diğer bir ifade ile sıfır reel faiz politikası. Çünkü yıllık enflasyon da hemen hemen bu kadar. Bu, Profesör Hayrettin Karaman’ın “enflasyon kadar faiz alınır” tezine de uygun bir davranış şeklidir. Ancak aynı Merkez Bankası, kötü senaryoda faiz koridorunu daraltmaya başlayacağını ifade etti. Yani faizleri aşağışa çekerek piyasası canlandırmaya çalışacak.
AB liderler zirvesinden ise nisbeten kapsamlı bir kurtarma planının yanısıra Avrupa Finansal İstikrar Mekanizması’nın (The European Financial Stability Facility, EFSF) fonksiyonlarının güçlendirilmesi kararı çıktı. EFSF adeta AB IMF’si gibi hareket edecek! Bence bu durum, dikkatlerden kaçmaması gereken bir hamledir. EFSF tarafından verilen krediler düşük faizli ve uzun vadeli olacak. Bankaların sermayeleri de yeniden yapılandırılabilecek.
ABD’de ise durum daha da farklı.
Hem politik kararlar olarak Cumhuriyetçiler ile Demokratlar anlaşamıyorlar hem de krizin niteliğine ilişkin henüz net bir teşhis yapılabilmiş değildir. Kimsenin inkar edemediği durum ise krizin gittikçe derinleştiği ve kanıksandığıdır.
Şimdi bunları alt alta koyalım.
Dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olan ABD’de işler iyi gitmiyor. Borç döndürülemiyor. İflaslar artıyor. İşsizlik artıyor. Derecelendirme kuruluşları kredisini yakında düşürecekler. Politikacılar da çözümde anlaşamıyorlar.
AB’de işler iyi gitmiyor. 4-5 ülke iflasın eşiğinde. Euro’yu kaybetmek istemeyen AB liderleri konvansiyonel ekonomik anlayışının ve araçlarının dışına çıkamıyorlar. Dolayısıyla sadece oyalanıyorlar.
Japonya’da işler had safhada karışık.
Bir yandan finans krizi diğer yandan deprem-tsunami-nükleer reaktör ve etkileri ile fiziki altyapısı tehdit altında.
Çin’deki durum diğer bölgelerin içinde bulunduğu kriz ile doğrudan ilintili. Çünkü sizin ürünlerinizin satılacağı pazarlarda kriz var ise, neticede sizde de kriz var demektir.
İşte bunları ana hatları ile alt alta getirdiğimizde gelişmeler Hükümet’i tedirgin ediyor ve önleyici uyarılar yapma ihtiyacı hissediyorlar. Çünkü, istikrar dengesi adeta bıçak sırtı dengesi gibi olduğu için hem korkuyorlar hem de korkutuyorlar. İfadeler tam bir politik manevra; bir şey olursa “biz dedik”, olmazsa da “iyi ki dedik” diyecekler.
Bizim korkumuz ise çok daha farklı. Bu zamana kadar söylediklerimiz, mevcut krizin de sebebi olan Borca Dayalı Para Sistemi (BDPS) ve onun enstrümanlarının hareketi ile ilgili. Krize karşı korunmak için bu sistemde yapılması gerekenler yapılıyor. Açıklamaların, tedbirlerin ve kullanılan/kullanılacak olan enstrümanların hepsi mevcut sistemin enstrümanları. Batmakta olan sistemin. Kurcalandıkça batışı hızlanan sistemin.
Ancak sorun çok farklı bir yerde.
Farklı bir sistem ortaya konulmadığı takdirde kademe kademe finans alt yapısı tamamen çökecektir. Çünkü ölçü bozuk. Bozuk ölçü ile ne yapabilirsiniz ki? Ölçü bozuk ama matematiği doğru olsa ne yazar? Hiç!
Şimdiden düşünülmesi gereken şey şudur; yeni bir sistem nasıl kurulacak ve eskisinin yerine en az karışıklık ile nasıl yerleştirilecektir? İşte esas soru budur. Şu anda çözüm gibi takdim edilen şeyler sadece ve sadece birer oyalamadan ibarettir. Çöküşün geciktirilmesi ile ilgili olan şeylerdir. Çöküş mutlaktır. Esas olan, bizim çöküşe karşı çözümümüzü bir an önce simule edip uygulamaya hazır hale getirmektir.
İşte gerçek tartışma ekseni de budur. Burada, bu eksenin her iki tarafında da yazılarımız olacaktır. Bir taraftan itip, diğer taraftan çekeceğiz.
Yorum, öneri ve sorularınıza her zaman açığız. İnteraktif bir gelişim herkesin yararına olur. Seviyeyi korursak hepimiz için çok faydalı sonuçlara ulaşırız.
Selam ve Sevgilerimle
…
Prof. Dr. Mete Gündoğan
Bir yanıt bırakın