Hızla küreselleşen dünya ekonomisi, bugüne değin geliştirilen ekonomik paradigmaların (değersayımların) neredeyse tamamını ortadan kaldırmıştır.
Tüm bunların yerine, “dokunulmaz” bir sıfatla küresel elitlerin menfaatlerini koruyan sistemlerin yerleştiğini görüyoruz. Bu hemen hemen her yerde bu şekilde ortaya çıkmaktadır.
Bugün dünyada var olan para ve para gibi satın alma gücüne sahip kıymetli evrakların toplam değerinin, dünyada üretilen toplam mal ve hizmetin değerinden kat be kat daha fazla olduğu artık bilinen bir gerçektir. Dahası, bu mevcut para ve kıymetli evrakın miktarı her saat (faiz ve Kısmi Rezerv Sistemi’nden dolayı) otomatik olarak artmakta iken, üretilen mal ve hizmetlerin miktarı ise talebe göre artmaktadır. Bu iki artış hızı arasındaki fark da finans kapitalizminin sömürü gücünü oluşturmaktadır.
Evet, modern dünyada, insanoğlunun çözmesi gereken temel sorun, “bölüşüm” sorunudur. Önümüzdeki yüzyılın ekonomi-politik yapılanması, bu soruya verilen cevaba göre şekillenecektir.
Bu güne kadarki uygulamalara baktığımızda küresel elitler önümüze üç tane çözüm koymaktadırlar. Basit bir şekilde bunları izah edelim.
Birincisi, “altta kalanın canı çıksın” çözümüdür.
Üçüncü dünya ülkelerinde gördüğümüz manzara. Bir yanda açlıktan ölen onbinler, diğer yanda son model jiplerde, uydu bağlantıları ile gezen işbirlikçi züppeler. ‘Fakirler ölsün’ yani! Buralar için kullanılan teknik tabir de gelişmemiş (underdeveloped) ülkeler!
İkincisi, “nazar etme n’olur, çalış senin de olur” çözümüdür.
Bizim gibi ülkelerde gördüğümüz manzara. İnsanları, karınlarını doyurmak için ömür boyu köle gibi çalıştıran bir sistem. Çalışmazsan ya aç kalırsın ya dilenci olursun ya da … Hele hele sistem senin yanına, ücreti 10 yılda ödenecek bir araba ve 40 yılda ödenecek bir ev verdimi işin bitik. Bütün bunları ödeyip, oh rahat ettim ne borcum var ne de kaygım dediğin anda Azrail ile tanışırsın. Bunun da felsefesini belirten bir teknik tabir var tabi; gelişmekte (developing) olan ülkeler!
Üçüncüsü, “herkesin geliri olsun” çözümüdür.
Eğer işin yoksa, sistem sana minimum bir aylık verir. Evin yoksa küçük de olsa bir ev. Avrupa ve Kuzey Amerikada gördüğümüz sistem. Yani toplam gelirden insanlar pay alıyor. Bütün dünya bu gelişmiş (developed!) sistemi özlemle seyrediyor ve kendi ülkelerinde de olması için elinden geleni yapıyor.
Kategorik olarak bu üç çözüm iyileşme gösterir ancak hiçbiri çözüm değildir. küresel elitlerin bize teklifi, en iyisi olarak gözüken üçüncü şık, gelirin bölüşümüdür.
Yani büyük bir mücadele vereceğiz ve sonunda gelirden biz de pay alacağız, öyle mi!
Halbuki bu yanlıştır. Bizim buna itirazımız var.
Doğrusu ise, refahın bölüşümüdür.
Beyler, adil ölçüler içerisinde refahı bölüşeceğiz refahı.
Zihninizi ona göre ayarlayın. Refahın bölüşümü ile gelirin bölüşümü arasında dağlar kadar fark vardır.
Bu konunun üzerinde durmaya devam edeceğim.
Selam ve Saygılarımla
…
Prof. Dr. Mete Gündoğan
Bir yanıt bırakın