
Kendimizi, çevremizi, bugünümüzü ve yarınımızı algılamada ve anlamlandırmada sorunlar yaşıyoruz.
Değersayım (paradigma) değiştirme ihtiyacı her alanda kendisini gösteriyor. Çünkü kavramlar üzerinden zihin dünyamız esir alınmış durumda.
Günümüz insanlarını inancından uzaklaştırmak için her türlü hile yapılıyor. Zaman ve hayat arasındaki doğal bağ veya uyum örtülmüş.
Örneğin bir gün, muhteşem bir olay olan ve bütün insanların gördüğü güneşin batımı ile bitmiyor! Gün rakamlardan ibaret olan gece yarısı ile bitiyor. Herkes uykuda iken diğer gün başlıyor!
Aylar da ayın dönüşü ile başlayıp bitmiyor.
Bütün insanlara görünür bir işaret olan ay ile başlayıp bitmiyor.
Zamanı işaret eden ay ve gün isimleri dahi eski pagan (müşrik) inanışının tanrı isimleri ile değiştirilmiş. Bunu dikkatlerden kaçırmamak lazım. Aylardaki günlerin sayısını da geçmişte Papa belirlemiştir. Neye göre belirlediği de meçhuldür.
Anların arasında nitelikli bir ilişki bırakmamışız. Bütün zaman dilimlerini birbirine eşitlemişiz. Bazı anların diğer anlardan daha değerli olduğunu söyleyen akıl gitmiş yerini tekdüzelik almış. Kölelik gibi.
Artık geceyi, güneşe göre kısımlara ayırmıyoruz; yalancı fecr ve doğru fecr gibi. Bunun yerine bir günü monoton ve tekdüze eşit parçalara ayırarak 24 saat, her saati 60 dakikaya, her dakikayı 60 saniyeye ve her saniyeyi de 100 saliseye ayırmışız. Ne kadar ruhsuz bir yaklaşım!
Mezarlarımızı bile şehirlerin dışına çıkarmışız. Dünya hayatı merkezli bir yaşam içerisine itilmişiz. Ölüm ve ölüm ötesini unutmaya veya unutturmaya çalışıyoruz. Ölüm yokmuş gibi davranıyoruz ama koşarak da ona gidiyoruz.
Zavallı bir durumdayız.
Mevcut zihin yapımız ile zaman ve hayat arasındaki doğal bağı veya uyumu örtmüşüz.
Allah’ın, bize gönderdiği işaretleri göremeyecek kadar körleşmişiz. Kaybolmuşuz.
Umarım Ramazan, bizim önümüze ön teğabünü koyar!
Aklımızı başımıza devşirtir.
Bizi bize getirtir.
…
Vesselam.
Prof. Dr. Mete Gündoğan
Bir yanıt bırakın